Filistin de benim, bayraklı şehit evi de benim evim, Haiti’de ıslanan ayaklar benim, Arakan’da çamurun içinde ölen benim, İdlib’te gövdesi toprağa düşen benim bedenim, Bosna’da toplu mezarlara gömülen benim, Doğu Türkistan anavatanım, denizden karaya vuran benim cesetim...
Ağıt yakan benim, bunalan benim, kahkaha atan benim, umut eden benim, çalışan benim, yorulan benim, sevinen benim, üzülen benim...
Tweet atan benim, kermeste para harcayan benim, boykot yapan benim, sokağa çıkan benim, secdeye kapanan benim, elleri açılan benim...
Çünkü buraların hepsi benim! Benim topraklarım, benim insanlarım, benim kardeşlerim...
…
Sen kimsin ki benim samimiyetimi sorgularsın? Sen kimsin ki benim çabam ile alay edersin? Sen kimsin ki benim umutlarımı katledersin?
Sen kimin kapısının tasmalısısın? Kimin dilinin silahısın? Asıl sen kimsin söyle kimin saçının tarağı, kimin ayağının dermanısın?
Bu böyle olmazmış!
Olmayan; sizin insanlığınız, sizin enerji emiciliğiniz, sizin öğrenilmiş çaresizliğiniz, sizin karnınızdan ses veren sesleriniz.
Olmayan şey sizin içinizdeki o kötü. Çocuklara acımayan o yüreğiniz, dağlanmayan o kalbiniz. İnsan bedenine karkas et muamelesi yapan o vicdanınız.
Olmayan şey acı yarıştıran o kafatasçılığınız!
Herkes kendi kişisel hikayesinin kahramanı. Kendi hayatına güzel başlıklar atıyor. Belki de tam da dediğiniz gibi “Olmaz!” varsın olmasın. Biz bu hayatı oldurmaya çalışmaya iman etmedik ki. Biz sadece geçip gitmeye, giderken bir hoş sada bırakabilmeye iman ettik.
…
Ama lütfen siz de bir şeyler yapmak isteyen insanların yakasından düşün. Bizim elini cebine atacaklara da, elini yumruk yapacaklara da, hıçkırık sesi çıkmasın diye sokakta elini ağzına sokup hüngür hüngür ağlayacaklara da, ellerini kaldırıp dua dua yalvaracaklara da, salavat zincirlerine de, hatimlere de, konuşanlara da, beddua beddua içine doğru susanlara da çok ihtiyacımız var.
Amasız, fakatsız, lakinsiz...
Güzel yüreklere ihtiyacımız var.
Ama lütfen siz artık susun!..