“İnsandaki kusur, kemalat-i Sübhaniye derecelerine bir mirsaddır.
İnsandaki fakr, gına-yı rahmetin derecelerine bir mikyasdır.
İnsandaki acz, kudret ve kibriyasına bir mizandır.”
— Mesnevî-i Nuriye, 222
Kusur, acz ve fakr, insanın üç temel özelliği. Nefsin mahiyeti bu üçüyle yoğrulmuş. Kusur, noksanlık mânâsına gelir ve kemâlin zıddıdır. Kusur denilince, genellikle, hata ve günah anlaşılır. Bu mânâ doğru olmakla birlikte, kusur sadece bunlara mahsus değildir. Yani her kusur, her noksanlık günah değildir. Ama her günah bir kusurdur, bir noksanlıktır.
İnsanın kusur yönüne acıkması, yorulması, uyuması, hastalanması, ihtiyarlaması, iradesinin cüz’i olması yani bir anda iki şey irade edememesi, iki şeyi birlikte düşünememesi, aynı anda iki farklı yöne bakamayışı misal verilebilir.
Fakirlik, muhtaç olma mânâsına gelir ve konuşmalarımızda fakr denilince genellikle servetten mahrum olmayı anlarız ve maddî imkânlardan mahrum olanlara fakir deriz. Halbuki zengin olsun fakir olsun bütün insanların, sonsuz denecek kadar çok, ortak ihtiyaçları vardır. Bu yönüyle her iki grup insan da son derece fakirdir. Her iki grup da göze, kulağa, ele, ayağa, havaya, suya, güneşe, geceye, gündüze, atmosfere, bahara kısacası bedenlerindeki her organa ve çevrelerini kuşatan bütün eşyaya aynı derecede muhtaçtırlar.
Acz’e gelince, bu kavramı “insanın, muhtaç olduğu dahilî ve haricî nimetlerden hiçbirini yapacak güce sahip olmaması” şeklinde anlıyoruz. İnsan göz yapmaktan da son derece acizdir, güneş yapmaktan da. Aynı şekilde akciğer yapmaktan da son derece acizdir, hava yapmaktan da. Dünyayı döndürerek geceyi götürüp gündüzü getirmek, yahut alınan nefes ile ciğerleri temizlemek noktasında bir bebekle en güçlü bir insanın hiç mi hiç farkı yoktur. Örnekler çoğaltılabilir.
İnsandaki sonsuz kusur ve noksanlığa bedel, Allah'ın kemalat-i Sübhaniyesi sonsuzdur.
İnsandaki sonsuz fakra bedel, Allah’ın gına-yı rahmeti sonsuzdur. Yani, insan sonsuz fakir ve muhtaç, Allah sonsuz Gani (zengin) ve Rahîm’dir.
Ve insandaki sonsuz acizliğe bedel Allah sonsuz bir kudret ve kibriya sahibidir.
Nur Külliyatı’ndan Dokuzuncu Sözde de aynı mânâ bir başka şekilde işlenmiş ve namaz tesbihatıyla bu hakikatler arasında harika bir ilgi kurulmuştur.
O dersten öğrendiğimize göre, insan kendi kusurunu, noksanlığını bilerek Rabbini tesbih eder ve Sübhanallah der. Fakrına bakarak Rabbinin sonsuz nimetlerini hatırlar ve Elhamdülillah der. Aczini görerek Allah’ın kudret ve azametini düşünür ve Allah-u Ekber der.
•••
Bilindiği gibi Cenâb-ı Hakkın isimleri üç sınıfa ayrılıyor. Kemâli isimler, cemâli isimler ve celâli isimler. Kemâli isimler insanı tesbihe, cemâli isimler hamde, celâli isimler ise tekbire götürürler.
Esma-i Hüsnâ için yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde bir sınıflandırma yapılmakla birlikte, bu üç hakikat, yani kemâl, cemâl ve celâl hakikatleri her bir isim için de söz konusu olabilir. Şu var ki, bir eserde yahut bir hadisede bu mânâlardan birisi hâkim olur, diğerinde beriki, bir diğerinde ötekisi.
Mesnevî-i Nuriye’de, “cemâlin gözünde celâl ne kadar cemîldir, celâlin gözünde dahi cemâl o kadar celildir” buyrulur.
“Ziya-yı kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.” “Sual ve cevap, dai ve sebep… “Bir adamın kuvve-i gadabiyesi olan dafiası ve kuvve-i şeheviye olan cazibesi olmazsa… “Bizim düşmanımız, ‘cehalet, zaruret, ihtilâf’tır. Bu üç düşmana karşı ‘sanat, marifet, ittifak’… “Hayat tek başıyla bir Hayy-ı Kayyum’u bütün esma ve şuunatı ile bildirir.… Ye’s, dalalet-i fikrin; zulmet-i kalb, ruh sıkıntısının menba’ıdır.” — Mektûbat İnsanı ahlâksızlığa… “Madem El-Hakku Ya’lu haktır. Neden kâfir, müslime; kuvvet hakka galibdir?” – Sözler,…
Ziya ve Nur / Nur’dan Cümleler
Ölü Hükmünde Diriler / Nur’dan Cümleler
Cihad ‘Savaşmak’ mıdır? / Nur’dan Cümleler
İnce Nakışlar / Nur’dan Cümleler
Üç Hastalık / Nur’dan Cümleler
Bizi Geri Bırakan İslâm mı? / Nur’dan Cümleler