TR EN

Dil Seçin

Ara

Uçuç Böceği

Uçuç Böceği

1989 Ağustos ayıydı. 11 yaşındaydım. Anadolu Lisesi sınavlarını kazanıp ilk kez memleketim Sakarya’dan ayrılacaktım. Yaz tatillerinde etrafındaki tüm gençlere olduğu gibi bana da hep vakit ayırırdı, çocuk olarak görmezdi. “Gel!” dedi. “Biraz kitap okuyalım.” Bir çınar ağacının altına oturduk. Bir süre okuduk. Derken bir uçuç böceği kondu kitabı tutan parmağıma. Böyle bir fotoğrafı kaçırmazdı elbet. Hemen tefekkür gözlüklerini taktı. Sonra ellerimizi kaldırdık, dua ettik. Duanın bitmesi ile güzel böcek uçuverdi. Ben “evimden uzakta ne yaparım”ın kaygısını yaşarken, onun endişeleri bambaşkaydı. ‘Evlat’larından birini uzaklara yollarken manevi azık torbamı doldurma peşindeydi. Onun tek derdi iman hizmeti idi. Ayakta kalmamız için didiniyordu, anlatıyordu, dua ediyordu.

Yıllar yılları kovaladı. Her yaz tatili benim için yakıt ikmali zamanıydı. Soluğu onun yanında alırdım.

Her yaz, etrafında farklı gençler görürdüm. Şevkle anlatmaktan hiç vazgeçmedi. Gözlerindeki ateş hiç kaybolmadı. Hep teşvik etti. Vefatından on beş gün önce hiç beklemediğim bir mesaj attı. “Senin gibi şefkatli bir kardeşi nasip ettiği için Rabbime şükrederim.” yazıyordu ‘veda’ mesajında.

Şimdi anlıyorum ki, biz onun uçuç böcekleriymişiz.

Ve bir çınarmış Hüseyin Ağabey, gölgesinde soluklandığımız…

Senin gibi şefkatli bir ağabeyi nasip etiği için Rabbime şükrederim.