TR EN

Dil Seçin

Ara

Timsahlar da Sever

Timsahlar da Sever

Bir timsah anne olduğunda o meymenetsiz yüzü değişmez elbette ama bakışı değişir. Tabii sadece kendi yavrularına karşı! Yoksa anne bir timsahın yanına gidip, “Nasıl, emzirmeyi bıraktın mı? Ek gıdalara başladın mı?” diye soracak olursanız, ânında ek gıda olursunuz.

Merhametli insanların herbirinin ayrı bir güzelliği vardır. Merhametsiz olanlar ise genelde birbirine benzer...

Sürekli çatık kaşlar, günün her saatinde kısık kısık bakan gözler, yerçekimini sanki öteki canlılardan çok daha fazla hissediyormuşçasına gün boyu asık bir surat, tebessümün hiç uğramadığı, gülmenin de yakışmadığı bir çehre ve azıcık dikkat edenleri bile rahatsız edecek kadar kararmış bir yüz… Aman dikkat edin! Kararmış diyorum, esmer demiyorum, bronzlaşmış demiyorum, siyahî demiyorum... Kötülükten, acımasızlıktan, bakışlarına kadar kararmış diyorum...

 

YÜZ, KALBİN AYNASIDIR

Şefkat ve merhamet, insanların davranışlarını değiştirdiği gibi yüzlerini de değiştirir.

Tam da bu yüzden, bütün annelerin hele de henüz bebeğini karnında taşıyanların ve daha yeni doğum yapmış, sevgili yavrusunu kucağına henüz almış olanların yüzlerinde, bir tatlı ışıltı, bir sakinlik, bir hoş bakış, bir yumuşacık duruş vardır. 

Bunu en iyi o hoş bakışlı annelerin sıcak ve yumuşak sinelerine gömülüp, daha onlar dünyaya gelmeden hazır edilmiş, hem leziz (tabii hiçbirimiz ne kadar leziz olduğunu hatırlamıyoruz artık) hem besleyici, hem de şifalı anne sütünü lıkır lıkır içen bebekler ve ister beş yaşında olsun, ister kırk beş, annelerinin yüzüne sevgiyle bakan bütün ama bütün çocuklar bilir. Çünkü onlar annelerinin yüzüne sevgi ile baktıklarında, anneleri de onların yüzüne hem sevgi ile, hem de sevgiden çok daha büyük ve güçlü bir duygu olan şefkatle bakarlar...

Gözlerinde asla büyümeyen yavrularının, görünüşte onlara artık hiç ihtiyaçları yokmuş gibi dursalar da, bu şefkatli bakışa her zaman ihtiyaçları vardır. Ancak insanlar pek çok güzel, pek âlâ kıymetli şeylerin farkına, onları yitirdiklerinde vardıkları için, bu şefkatli anne bakışlarına, aslında ne kadar da muhtaç olduklarını da, sevgili validelerinin gözleri bu dünya için bir daha açılmamacasına kapandığında anlarlar...

 

ANNE: ŞEFKAT KAHRAMANI

İster korkunç bir timsahın kalbinde, ister görenlerin kanını donduracak kadar ürpertici bir pitonun kalbinde, ister güçlü pençeleri ile bir antilopu tek vuruşta yere seren bir arslanın, yeryüzünün en karizmatik kedisi bir kaplanın, çok vahşi bir benekli sırtlanın ya da bir kurbağacığın, bir ödlek tavuğun ya da bir sümsük kuşunun.. kocaman sulu ve etli bir lahana yaprağına minicik inci taneleri gibi yumurtacıklarını itina ile dizen bir kelebeğin kalbinde ışıldasın, bir canlı anne olduğunda, sanki yeniden ve bir kez daha yaratılır ve canından çok sevdiği yavrusuna eşsiz bir şefkat, mucizevî bir merhametle bakar...

Yeryüzünün bütün annelerinin kalpleri, kirsiz, lekesiz ve pürüzsüz bir ayna gibi, Yaradanın, merhamet eden, çok çok merhamet eden anlamına gelen Rahman ve Rahîm isimlerini, hem gören gözlere gösterir, hem de hissedebilen kalplere hissettirir... Yüzüne baktığınızda zerre merhamet ummayacağınız türlü acayip canavarlar, anne olduklarında, yavrularına karşı pamuk gibi yumuşak birer şefkat kahramanı kesiliverirler...

 

ANNE TİMSAHIN YUMURTA NÖBETİ

Bir timsah anne olduğunda o meymenetsiz yüzü değişmez elbette ama bakışı değişir. Tabii sadece kendi yavrularına karşı! Yoksa anne bir timsahın yanına gidip, “Nasıl, emzirmeyi bıraktın mı? Ek gıdalara başladın mı?” diye soracak olursanız, ânında ek gıda olursunuz.

Bu arada ne emzirmesi? Timsahlar bütün öteki sürüngenler gibi yumurtlarlar. Yumurtlayan hayvanlar da yavrularını emzirmezler çünkü memeli değillerdir. (Ornitorenkler hariç.)

Nehir kıyılarında, bataklıklarda ve göllerde yaşayan timsahlar, yumurtlayacakları zaman karaya çıkar ve kumun ya da çamurun içinde bir çukur açarlar. Ancak yumurtaların ısısının 30 dereceyi geçmemesi gerekir. Bu yüzden anne timsah, doğrudan güneş ışıklarını almayan bir yer bulmalıdır. 

Uygun bir yer bulup yuva çukurunu kazan anne, yumurtalarını oraya bırakır. Çukurun üzerini itina ile örttükten sonra oradan çok uzaklaşmadan, yakınlarda bir yerlerde beklemeye başlar. Çünkü dişi bir timsaha da ait olsalar, pek çok hayvanın bu leziz ve besleyici yumurtalarda gözü vardır. 

Dişi timsahın yumurta nöbeti üç ay kadar sürer. Bu süre içinde şaşkın bir karabatak gelip ağzından içeriye girmezse, hiçbir şey yiyemez. Çok zayıflar, kilo verir ve güçten düşer ama yumurtalarını da asla yalnız bırakmaz.

Daha birkaç hafta kadar önce yakaladığı her avı, tavşanmış, kediymiş, tavukmuş ya da insanmış üstelik beden eğitimi öğretmeniymiş falan demeden güçlü çeneleri ve sivri dişleri arasında kütürdetmekten büyük bir keyif alan timsah, anne olduğunda işte böyle değişmekte, bir çukura gömdüğü yumurtalarının başında, aç biilaç nöbet beklemektedir.

Ve beklenen vakit geldiğinde, yumurtadan çıkmak için sabırsızlanan yavru timsahlar, 20 metre öteden bile duyulabilecek kadar güçlü bir sesle avaz avaz bağırmaya başlarlar. Anne timsah, bütün dikkati ile aylardır bu sesi beklemektedir.

 

TİMSAHLAR DA SEVER

Yavrularının sesini duyar duymaz, “Yavrılarııııım!” diyerek, heyecanla yuvanın yanına koşar ve hızlıca eşeleyerek yumurtaları ortaya çıkarır.

Yavrulardan bir kısmı yumurtalarını kırıp dışarıya çıkabilmişse de, bazıları henüz yumurtanın içindedir. Anne timsah, o korkunç ve sivri dişlerini bir cerrah hassasiyeti ile kullanarak yumurtaların kabuklarını tek tek açar ve her biri birbirinden sevimli (tabii bir timsah yavrusu ne kadar sevimli olabilirse) yavrularını dışarıya çıkarır.

Anne açtır, ağzını açabildiği kadar açar ve bütün yavrularını içine doldurur. Ama hiçbirine en küçük bir zarar bile vermez. O güçlü çene, o korkunç dişler, yavru timsahlar için bir oyun odası kadar güvenli ve eğlencelidir.

Anne timsah, ağzına doldurduğu yavrularını suya kadar taşır. Doğuştan daha doğrusu yumurtadan çıkıştan iyi birer yüzücü olan yavrular, hiç vakit kaybetmeden suyun içindeki nimetlerden faydalanmaya, yakalayabildikleri sümüklü böcekleri, kurbağaları ve iribaşları yemeye başlarlar. Ancak henüz küçük ve ince derili olduklarından, etrafta cirit atan uzun gagalı su kuşları ve et sever yırtıcılar için oldukça lezzetli avlardır. Bu yüzden iki üç ay kadar, annelerinin gözü önünden ayrılmamaları gerekir. Zaten anneleri de onları bu süre boyunca yanlarından ayırmaz… Çünkü bir timsah anne olduğunda  “yüzüne bak da merhamet um” sözünün hiçbir mânâsı kalmaz...