TR EN

Dil Seçin

Ara

Dedektif Köpek Doks! / Yaşanmış Öykü

Dedektif Köpek Doks! / Yaşanmış Öykü

50’li yılların İtalya’sında, hırsızların, arsızların, canilerin, katillerin korkulu rüyası, Doks adında bir polis köpeği idi. Roma Emniyet Amiri Giovanni Maimon’e ait bu efsane köpek, başarılarıyla dünya polis köpekleri tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı.

Doks’un başarıları saymakla bitecek cinsten değildi. Mesela, küçük bir kızı son anda kenara iterek hızla gelen arabanın altında kalmaktan kurtarması, bir hırsızın kurşunu ile bacağı kırıldığı halde, sağlam üç bacağı ile adamı tam 8 kilometre kovalayıp yakalaması, ele geçirdiği bir tabancanın mermilerini ayaklarını ve burnunu kullanarak boşaltabilmesi, en karmaşık düğümlerle bir sandalyeye bağlanmış rehineleri kurtarması.. bu olağanüstü başarılarından sadece birkaçıydı....

Hayatı boyunca tam yedi kez görev başında yaralanan bu kahraman köpeği, amiri Giovanni Maimone, doğum gününde yemeğe götürmek istedi.

Doks ve Maimone, şehrin en iyi restoranlarını tek tek dolaştıkları halde, Doks hiçbirinden içeriye girmedi. En sonunda küçük bir aşçı lokantasından içeriye girmeye razı oldu. Ama içeriye girer girmez, oturup yemek yiyeceğine, müşterilerden birinin üzerine atladı.

Herkes bu işe çok şaşırmıştı iki kişi hariç. Biri Giovanni Maimone, diğeri ise Doks’un sıcak nefesini suratının ortasında hisseden o adam. Çünkü tam altı sene önce ellerinden her nasılsa kurtulmayı başarmış bir suçluydu. Doks, onu kokusundan tanımıştı.

Doks’un koku almak için yaratılmış olağanüstü burnu, bir katilin kokusunu 10 kilometre uzaklığa kadar takip edebiliyordu.

Yine bir gece bir hırsız, Roma’nın en meşhur tiyatrolarından birinin mahzeninde saklanmış, tiyatro kapandıktan sonra da ortalığa çıkarak, tiyatro binasının bitişiğindeki kuyumcunun duvarında bir delik açarak, orayı soymaya kalkmıştı.

Fakat gece bekçisi onu iş üzerinde yakalayınca, aralarında kısa bir boğuşma yaşanmış ve hırsız kaçmıştı.

Ertesi sabah Doks’u getirdiler ve bekçinin elbisesi üzerinden hırsızın kokusunu almasını istediler.

Doks, bekçiyi bir güzel kokladı.

Daha sonra, amirini çeke çeke yakınlardaki bir depoya kadar götürdü.

Depoda uyuklayan bir adam vardı. Doks adamın üzerine atladı. Suçluyu yakaladığından kesinlikle emindi.

Adam eski bir suçluydu ama, dün geceki olayla hiçbir ilgisi olmadığına polisleri ikna etmeyi başardı. Üstelik bekçi de adamı tanıyamamıştı.

Maimone, Doks’a daha dikkatli olmasını işaret ederek onu ikaz edip biraz azarladı.

Bir delil bulmak ümidi ile, kuyumcu dükkanına geri dönen Doks ve amiri, yerde kopmuş bir düğme buldular. Doks düğmeyi kokladı.

Sonra havlaya havlaya tekrar az önceki adamın bulunduğu depoya gitmek için ısrar etti. Depoya vardıklarında Doks, elbise dolaplarını tek tek koklamaya başladı. İçlerinden bir tanesinin kapısını tırmalayıp açtı, askıdaki elbiseler içinden yağmurluğu seçip diğerlerinden ayırdı.

Yağmurluğun bir düğmesi eksikti ve o eksik düğme, kuyumcu dükkanında bulunan düğmenin tıpkısının aynısıdı!

Bu dolap ise, az önceki sorgulama sırasında polisleri kandıran çakaldan başkasına ait değildi. Çakal, polisleri kandırabilmişti ama Doks’un burnunu kandıramamıştı...