TR EN

Dil Seçin

Ara

Bitkilerde İktisat

Bitkilerde İktisat

Bir an kendimizi toprağa kök salan bir bitki olarak hayal edelim. Gözsüz, kulaksız ve dilsiz olarak hayatta kalmak ve büyüyebilmek için gerekli besin elementlerini toprakta bulabilmek bizim için çok zor olacaktı? Peki, gözü, kulağı ve dili olmayan bitki kökleri bu işi nasıl başarmaktadırlar?

Bitki kökünün bu işlemleri yapabilmesi için, hem bitkinin mineral ihtiyacını hem de topraktaki elementleri teker teker bilmesi gerekir. Ayrıca, bu elementlerin bitkideki eksikliğini ya da fazlalığını belirleyecek bir sisteme sahip olması gerekir. Peki bir bitkinin kendi kendine elementleri tanıması, ayırt etmesi ve kendisine faydalı olanları bulması ne kadar mümkündür?

 

Bitkiler her türlü minerali bünyelerine alırlar mı?

Bitkiler her ne kadar kendi besinini kendisi yapan (ototrof) canlılar olsalar da, büyüyebilmeleri ve hayatî fonksiyonlarını devam ettirebilmeleri için topraktan bazı mineral ve maddeleri almak zorundadırlar.

Bitkiler sağlıklı olarak yaşayabilmek için toplam olarak 16 elemente ihtiyaç duyarlar. Bu elementlerin yeteri kadar alınamaması ya da fazla alınması durumunda bitkide çeşitli eksiklikler ortaya çıkar. Örneğin nitrojen, topraktan fazla alınması durumunda yüksek ısıda kolay kırılmaya ve güçsüz büyümeye sebep olabilir, az alınması durumunda da bitkilerde sararma ve geç büyüme gibi sonuçlar ortaya çıkar. Sonuç olarak, bitkilerin sağlıklı büyümeleri için bu iyonların varlığı ve topraktan gerektiği kadar alınmaları şarttır.

Bitkiler bu iyon seçici mekanizmaya sahip olmasalardı? Topraktan sadece gerekenleri değil de her türlü minerali alsalardı ya da gereğinden daha az ya da fazla mineral alsalardı neler olurdu? Hiç kuşkusuz ki şu anda yeryüzünde bulunan kusursuz dengede önemli bozulmalar meydana gelirdi.

 

Minimum Yasası

Tüm kâinatta olduğu gibi bitkiler de ihtiyacı olan besinleri topraktan alırken iktisat kanununa riayet ederler. Bu durum Liebig tarafından keşfedilmiş ve “minimum yasası” olarak literatüre kazandırılmıştır.

Justus von Liebig (1803-1873)

Allah’ın bitkilerde uyguladığı bu yasaya göre, bitkilerin büyüme ve gelişimleri, ihtiyaç duyduğu besin elementlerinden toprakta en az bulunanına bağlıdır. Doğal çevrede bitkiler için gerekli olan elementlerin bir bölümü bol miktarda bulunduğu halde, topraktakilerin bazıları bitkilerin gereksinimlerini karşılayacak düzeyde bulunmayabilir. Örneğin nitrat (NO3) elementi bitki gelişimi için gerekli olmakla beraber, tükendiğinde diğer gerekli elementler bulunsa bile bitki gelişimi durur, aynı zamanda bitki topraktaki diğer elementlerden yeterince yararlanamaz. Yani bitkilerin gelişimi, topraktaki minimum besin elementiyle sınırlıdır.

Liebig bunu “fıçı örneği” ile anlatmıştır. Yan tahtaları değişik uzunlukta olan bir fıçıya (Liebig’s barrel) ancak en kısa boylu tahtanın hizasına kadar su doldurmak mümkündür. Yani bu fıçının içinde tutulabilecek maksimum sıvı miktarını fıçının en kısa boylu olan tahtası belirler. İşte bitki gelişmesini de fıçının yan tahtalarına benzetirsek, o bitkideki gelişim dengesini kısa olan tahta yani mineral sınırlayacaktır.

Minimum yasası iyi bir bitki yetiştirmek için bütün gelişim faktörlerinin optimum düzeyde olması gerektiğini ortaya koyar. Yani, bitkinin sağlıklı yetişmesi için, gelişmeyi sağlayan faktörlerin ne israf edilmesi, ne de cimrice kullanılması gerekir. Bu nedenle; minimum yasası, ilahî kanunlara göre işleyen tabiatta, bitki gelişiminde kullanılan minerallerin israfını önlemeye yöneliktir.

 

Kâinat iktisat ve israfsızlık esası üzerine kurulmuştur

Bu iktisat kanunlarına uygun olarak Furkân Sûresi’nin son âyetlerinde ‘has kulların’ şu özelliklerine dikkat çekilir: “Rahman’ın o has kulları harcamalarında ne israf eder, ne de eli sıkı davranırlar, bu ikisinin arasında bir denge tuttururlar.”

Zaten tabiat dikkatle incelendiğinde görülür ki, her şeyde en hafif, en kısa yol, en kolay tarz ve en faydalı şekil tercih edilmektedir. Kâinat iktisat ve israfsızlık esası üzerine kurulmuştur. İnsana düşen de gerek kendi bedeninde, gerekse çevresinde bu esasları ihmal ederek intizamı bozmak değil, bu nizama ayak uydurmaktır.

 

***

 

Ey israflı, iktisadsız.. ey zulümlü, adaletsiz.. ey kirli, nezafetsiz bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan iktisad ve nezafet ve adaleti yapmadığından, umum mevcudata muhalefetinle, manen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun. Neye dayanıyorsun ki; umum mevcudatı zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun? Evet İsm-i Hakîm’in cilve-i a’zamından olan hikmet-i âmme-i kâinat, iktisad ve israfsızlık üzerinde hareket ediyor; iktisadı emrediyor. Ve İsm-i Adl’in cilve-i a’zamından gelen kâinattaki adalet-i tâmme, umum eşyanın müvazenelerini idare ediyor ve beşere de adaleti emrediyor.

(Bediüzzaman, Risale-i Nur)