TR EN

Dil Seçin

Ara

Vesvese Nedir, Ne Değildir?

Vesvese Nedir, Ne Değildir?

Şeytan insana ne verir, neyi telkin eder, neyi fısıldar, neyi yapmamızı ister? En başta şerri, kötülüğü, günahı, haramı; daha açıkçası Allah’ın yasakladığı şeyleri yapmamızı ister. Bütün bu yanlışları vesvese vererek telkin eder.

“Vesvese” bir Kur’an kelimesidir, bir Kur’an kavramıdır. Vesvesenin kimden geldiği bilinince kendisi de anlaşılır. Âraf Suresi 20. ve Taha Suresi 120. ayetlerde açıkça, “Şeytan onlara vesvese verdi.” deniliyor. Şeytan kime vesvese veriyor? İlk iki insana: Hz. Âdem ile eşi Hz. Havva’ya. Ve her ikisi de Cennetteler.

Şeytan insana ne verir, neyi telkin eder, neyi fısıldar, neyi yapmamızı ister? En başta şerri, kötülüğü, günahı, haramı; daha açıkçası Allah’ın yasakladığı şeyleri yapmamızı ister. Bütün bu yanlışları vesvese vererek telkin eder.

Şeytan hangi yolu kullanarak vesvese verir yahut vesveseyi nasıl verir?

Cevabı, Nas Suresinden buluyoruz. 4. ve 5. âyette “İnsanların kalbine kötülük fısıldayan sinsi vesvesecinin şerrinden (Allah’a sığınırım).”

Demek ki, şeytan sinsi bir şekilde, fark ettirmeden insanın kalbine kötülükleri, yanlışları; insanın zararına olan şeyleri fısıldıyor. Sinsice yaptığı için, insan, şeytandan gelen bu vesveseleri kendinden biliyor, sahipleniyor, benimsiyor.

Ne kadar yanlışlar, hatalar, günah çeşitleri, haramlar, maddi ve manevi hayatımıza ne kadar zararlı şeyler varsa, şeytan bütün bunları gizli, sinsi ve fark ettirmeden insanın kalbine sokmaya çalışır.

 

Vesvesenin Çeşitleri

İnsanın ilgi alanına giren, insanla alakalı neler varsa, şeytan her konuda, her hususta, her meselede vesvese verir, o konularda insanı yanıltır, saptırır ve kandırmaya, aldatmaya, yanlış yola yönlendirmeye, etkisi altına almaya çalışır.

İşin en can alıcı yönü de şu:

Bir insan hangi konuda hassas ise, hangi konuda titizse, hangi konu üzerinde çok duruyor, hangi konuyu önemsiyorsa, hangi meselenin üzerine çok duruyorsa şeytan o konuda insanın üstüne gelir. İnsanın açıklarını yakalayarak kafasını karıştırmaya, aklını çelmeye, kalbini bozmaya, hayalini ifsat etmeye gayret eder.

İmani meselelerde mi hassas, itikadi konularda mı titizliği var yahut İslami/imani hayata yeni girmiş de araştırma içinde mi, hemen şeytan araya giriyor, burnunu sokuyor, imani meselelerde başlıyor vesvese vermeye, hayalini meşgul etmeye, en olmadık şeylerde şüpheler, tereddütler vermeye. Allah’ın varlığını sorguluyor, “Her şeyi Allah yarattı, Allah’ı kim yarattı?” gibi lüzumsuz ve akla ziyan şeyleri düşündürmeye zorluyor. Peygamberler hakkında da aynı şekilde, melekler konusunda da farklı biçimde, Kur’an hakkında, diğer dinlerle İslam’ı karşılaştırmaya koyuluyor.

Bir an geliyor, içinde çıkılamayacak hal alıyor. Bir meselede vesveseye kapılınca, diğer konular da onun peşinde sıralanıyor. Sonunda bir sarmala giriyor, bocalayıp duruyor, çıksa çıkamıyor, vazgeçmeye çalışsa vazgeçemiyor. Zaman içinde bu hal hastalık haline geliyor.

İbadetlerde de öyle.

Özellikle namazda vesveseye kapılınca, namazı kılmakla bitiremiyor, sürekli namaz kılmaya çalışıyor. Namazda iken aklına bir şeyler geliyor, birtakım kötü, çirkin ve müstehcen şeyleri hayal ediyor. Bu esnada şeytan bu vesvesesini işletiyor, büyütüyor, şişiriyor. Böylece namazdan zevk almamaya başlıyor, namaz kılmak bir işkence halini alıyor. Sonunda da, “Ben iyi bir insan, sağlam bir Müslüman, hakiki bir mü’min olsam aklıma böyle çirkin, edepsiz düşünceler gelmezdi” demeye başlıyor, netice olarak namazdan soğuyor ve zaman içinde namazı niyazı bırakıyor. Böylece tam olarak şeytanın tuzağına düşüyor.

 

Abdest ve gusül vesvesesi ayrı bir musibet

Böyle bir vesveseye düşen insana abdest ve namaz bir yük, bir dert haline geliyor. Abdest azalarında kuru yerler kalmış diye sürekli abdest alıyor, musluğun başından ayrılamıyor, öyle ki eli ayağı morarıyor, buz kesiyor.

Gusül de ayrı bir dert. Banyoya girdikten sonra saatlerce çıkamıyor, tonlarca su kullandığı halde bir türlü guslü bitiremiyor. Ne kadar anlatsanız da, ne kadar bilgi verseniz de artık bir takıntı ve saplantı içinde girdiği için, kendi doğrularından başka sözleri duymazdan geliyor, kabul etmiyor. Bu tür insanları çokça gördüm, işittim ve tanıyorum. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu insanlar normal hayata dönemiyorlar, o cendere içinde ömürlerini törpülüyorlar.

 

Tevbesinin kabul olmadığı vesvesesi

Adam bir günah işlemiş. Sonra işlediği günahın sıkıntısı çekiyor, pişman oluyor, tevbe istiğfar ediyor. Fakat vesveseli olan günahı gözünde öyle büyütüyor, öyle şişiriyor, öyle kabartıyor ki, nasıl bir tevbe ederse etsin, ne kadar istiğfar okursa okusun, hiçbir şekilde günahlarından temizlenemeyeceği duygusunu taşıyor. Sonunda herşeyden elini eteğini çekiyor, kendini bir boşluğa itiyor, ümitsiz ve karamsar bir psikoloji içine giriyor. Bazen de tam bunun aksi oluyor. “Battı balık, yan gider” hesabı, bu sefer günahlarına günahlar katıyor. Kendini sefih, fasık ve bozuk bir yaşantıya sürüklüyor. O bildiğiniz, tanıdığınız kişi gidiyor, yerine bambaşka, farklı bir adam çıkıyor.

Bu son zamanlarda çok duyduğum bir vesvese türü de boşanma meselesi. Herhangi bir sebepten dolayı eşine kızmış, geçimsiz bir hale girmiş. Bu dertten kurtulmak için ayrılmayı, boşanmayı kafasına koymuş, ama boşamaya yanaşmıyor, böyle bir hatayı işlemek istemiyor. İşte şeytan tam olarak bu zaafından yol buluyor. Sürekli aklına boşamayla ilgili kelimeler, sözler getiriyor. O da bu sözleri içinden geçiriyor, kalbinden tekrarlayıp duruyor. Öyle ki, düşündüklerini sesli olarak dile döktüğünü sanıyor, söylediğine inanıyor. Bu sefer de vesvesesi daha da katlanıyor, eşini boşadığı kanaatine varıyor, “artık ayrıldık” demeye kalkıyor, eşiyle arasında kopukluklar, ayrılıklar, sıkıntılar yaşanıyor.

Bunlar sadece birkaç örnek. O kadar vesvese türü, vesvese çeşidi var ki… 30 yıldır bu konu üzerinde yazıyorum, konuşuyorum, neredeyse her gün bir vesvese türüyle tanışıyorum.

Gelecek yazılarımızda vesveseden kurtuluş yollarını anlatmaya çalışalım.