TR EN

Dil Seçin

Ara

Klonlama Nedir, Ne Değildir? - 2 / Bilim-Araştırma

Popüler bir bilim alanına dönüşen klonlamahakkındaki bilgilerimizin bir kısmı gerçeklerle uyuşmuyor. Bilim adamları, çoğalmaya yönelik klonlama çalışmaları ile neyi amaçlıyorlar?


 

Bir önceki sayıda tedaviye yönelik klonlama hakkında yazmıştım, bu yazıda ise çoğalmaya yönelik klonlama hakkında bilgi vermeye çalıştım. Biliyorsunuz klonlama çalışmaları 1996 yılında Dolly isimli meşhur koyunun dünyaya gelmesiyle gündemimize taşındı ve hâlâ da bu konu hakkında tartışmalar devam ediyor. Dolly aslında o tarihe kadar klonlanmış ilk canlı değildi ancak onun dünyaya gelmesinde kullanılan metod olarak diğer klonlanmış canlılardan farkı vardı. İsterseniz ilk önce neden klonlama çalışmaları yapıldı kısaca onu bir gözden geçirelim. Klonlama çalışmalarının görünürdeki amaçlarından bazıları şunlar:

Araştırmalarda kullanılmak üzere, birbirinin aynısı olan hayvanları üreterek yapılan deneyler sırasında hayvanlar arasındaki farklılıkların deney sonuçlarını etkilemesini engellemek.

Ticarî değeri olan hayvanların hepsinde aynı özellikleri yakalamak için seçilen bir hayvanı kopyalayarak çoğaltmak.

Nesli tükenmekte olan hayvanların yeniden çoğalmalarını sağlamak.

Tedavi amaçlı hastaya özel doku ve organ üretmek.


 

Dört ayaklı ilaç fabrikaları

Dollyden çok önce 1990 yılında Tracy isimli bir koyun dünyaya geldi. Tracyyi diğer koyunlardan ayıran özellik, sütünde alpha-1-antitrypsin (AAT) adı verilen bir enzimin salgılanmasıydı. Bazı akciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılan bu enzim normalde insan kan plazmasından elde ediliyor. Bu metod hem pahalı hem de hastalık taşıma riski var. Wilmut ve Campbell, AAT enziminin genetik kodunu Tracyye aktardılar; Tracy bir klon değil ama gen aktarımı yapılmış bir koyundu. Tracy büyüdükten sonra sütünün her litresinde yaklaşık 40 gram AAT salgılamaya başladı, yani kısaca dünyanın ilk dört ayaklı ilaç fabrikalarından biri oldu. Peki niçin insülin gibi AAT enzimini de mikroorganizmalardan yararlanarak daha kolay bir şekilde üretmediler de bir koyunu seçtiler? Çünkü mikroorganizmaların protein üretiminde kullanılmalarının da bazı sınırları var. Mesela, AAT gibi bazı proteinlerin aktif hale gelmeleri için üretimleri sonrasında bazı kimyasal değişikliklerin yapılması gerekiyor. Ancak mikroorganizmalar bu işlemleri gerçekleştirecek sistemden yoksunlar. Bu tür proteinler için mikroorganizmalar yerine hayvanların biyoreaktörolarak kullanılması gündeme geldi ve bunun ilk örneklerinden biri de Tracy oldu. Tracyden sonra, Tracynin yavrularının sütlerinde de protein salgılanması ve böylece sürekli üretim yapılması plânlanıyordu. Ancak bir problem vardı. Tracyden dünyaya gelen kuzular protein üretiminde anneleri kadar verimli değillerdi. Ama buna da bir çare düşünüldü. Tracyyi genetik olarak kopyalayarak çoğalt