TR EN

Dil Seçin

Ara

Ömer Sevinçgül İle Mervin Romanı Üzerine Konuştuk

Yazar Ömer Sevinçgül ile yabancı dillere de çevirileri yapılan kitaplarını, özellikle en son Arapça olarak yayımlanan Mervin romanını konuştuk…

Merhaba Ömer Bey… Yoksa ‘Ömer Abi’ mi demeliydim? “Ben gençlerin Ömer Abi’siyim” demiştiniz bir konuşmanızda.

Evet, siz de Ömer Abi diyebilirsiniz. Böylesi bana daha sıcak, daha samimi geliyor.

 

Peki… Röportaj talebimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim… İzninizle hemen konuya girmek istiyorum… Raflarda yirmi altı adet kitabınız var. Romanlar, hikayeler… Sevilen bir yazarsınız… Sık sık etkinlik haberlerinizi görüyor, okuyorum. Fuarlar, imza günleri, okullarda söyleşiler birbirini izliyor… Bir yandan da kitaplarınızı yazıyorsunuz. Hepsine yetişmek zor olmalı…

Hem de nasıl! Fakat alıştım. İnsan, zamanını planlarsa pek çok şeyi bir arada yapabiliyor. ‘Yazar Olmak İstiyorum’ adlı kitabımda “Sorarım sana, büyük işler yapan başarılı insanların günleri de yirmi dört saat değil miydi?” demiştim. Bu sözün birinci derecede muhatabı benim… Zaman yok diye sızlanan nefsime söylemiştim.

 

Sevdim bu sözü, ben de kendime söylemeliyim… Sizinle konuşmak istediğim o kadar çok konu var ki… Fakat buraya sığdırmak imkânsız. Bugün Mervin romanınızı konuşalım istiyorum. Arapçaya çevrilip yayımlandığını gördüm.

Evet… Darmolhimon Publishing tarafından yayımlandı. Merkezi Dubai’de olan ve Arapça konuşan ülkelerde dağıtıcıları bulunan önemli bir yayınevi.

 

Mervin romanınız daha önce başka dillere de çevrilip yayımlanmıştı sanırım. Hangi dillerdi?

İngilizce ve Almanca… Fakat Arapça yayımlanması apayrı bir güzellik oldu benim için.

 

Dubai’den bir yayıncı nasıl keşfetmiş, sizi, kitaplarınızı?

Yayıncı, İngilizce’ye çevrilmiş kitaplarımı incelemiş ve beğenmiş. Tanıştık, konuştuk. “Tüm kitaplarınızı yayımlamak istiyorum.” dedi.

 

Ne güzel! Romanınızı ben de okudum. Gerçekten harika bir kitap. Konusu ilginç, kurgusu merak uyandırıcı, dili yalın, üslubu son derecede akıcı… Böyle bir kitabı yazmak epey zamanınızı almış olmalı…

İnceleme, araştırma ve yazma süresi üç yılı buldu. Emek mahsulü bir eser olduğunu söyleyebilirim.

 

Olaylar Almanya’da geçiyor. Nereden aklınıza geldi böyle bir roman yazmak? Mervin gerçek biri mi?

Mervin bir kurgu karakter, fakat gerçek bir kişiden esinlendim. Takdir edersiniz ki ayrıntıya giremem. Romanı okumamış olanları da düşünmek lazım… Ancak şu kadarını söyleyeyim… Henüz on beş yaşında bir gencin serüvenleri anlatılıyor bu romanda. Var oluşunu amansızca sorgulayan, gerçeği arayış yolunda tüm zorluklara karşın ilerlemeyi seçen, yoklukla burun buruna geldikten sonra varlık nedenini ve sevgiyi keşfeden ilginç bir karakter…

 

Almanca’da kaç kitabınız var?

Sekiz kitap… Çevirilere Kültür Bakanlığımız destek verdi… Devletimizin kültürümüze çok önemli bir katkısı bu.

 

Kitaplarınızı Alman gençler de okuyorlar mı? Onlarla tanışma, sohbet etme imkânınız oldu mu? Neler söylediler kitaplarınız hakkında?

Evet, okuyorlar. Bazılarıyla tanıştım. Birini anlatayım… Fuar için Frankfurt’a gitmiştim. Almanya’da yaşayan ve benim otuz yıllık dostum, kardeşim olan Cem Kahraman telefon etti. “Bir Alman genç var. İsmi Leonard. Seninle mutlaka buluşmak, konuşmak istiyor.” dedi. Çok ısrar ediyormuş. “Peki” dedim. Bir arkadaşın bahçesinde buluştuk. On beş yaşında, zeki bir genç… Mervin romanımın Almancasını yanında getirmişti. Bana imzalattı. Sonra sorular sordu, cevap verdim. Sohbetin sonuna doğru ben de ona bir soru sordum.

 

Ne sordunuz?

“Leonard” dedim, “geleceğe dönük ne gibi kararların var, neler yapmak istiyorsun bu hayatta?” Biraz düşündükten sonra “Hukuk okumak, iyi bir hukukçu olmak istiyorum.” dedi. “Neden hukuk?” dedim. “Çünkü dünyada çok haksızlıklar var ve ben adaletin yanında yer almak istiyorum.” dedi.

 

On beş yaşında birine göre epey yüksek ve anlamlı bir amaç…

Gerçekten öyle… Hayret ve takdirle karşıladım. “Başka?” dedim. “İkincisi, ilk fırsatta İstanbul’a gitmek istiyorum.” dedi. “Daha başka?” diye sordum. İşte o zaman hiç beklemediğimiz bir cevap verdi.

 

Ne dedi?

“Müslüman olmak istiyorum.” dedi. Sanırım bu cevabı oradaki öbür arkadaşlar da beklemiyorlardı. Hem şaşırdık hem de sevindik. “Sana bu kararları verdiren nedir?” diye sordum. Kitabımı gösterdi ve “İşte bu! Mervin benim rol modelimdir!” dedi.

 

Çok güzel! Müslüman oldu mu peki?

Süreci kısaca anlatayım… “Leonard” dedim, “henüz çok gençsin. İnsanlar sana baskı yapabilirler. İnancın hakkında sorular sorabilirler. Önce İslam hakkında kitaplar okusan, bilgi edinsen de sonra kararını açıklasan daha iyi olmaz mı?” Biraz düşündükten sonra “Tamam, öyle yaparım” dedi. Bu minval üzere ayrıldık. Ben İstanbul’a döndüm… Bir ay sonra arkadaşım bana mesaj yazdı. “Leonard Müslüman oldu ve bunu herkese duyurdu!” diyordu.

 

Ne harika bir haber! Buna benzer başka olaylar da yaşamış olmalısınız. Birini daha anlatsanız…

Peki… Konferans için Nürnberg’e gitmiştim. Dinleyiciler arasında iki de Alman genç kız varmış. Benimle tanışmak istemişler. Kabul ettim. Epeyce sohbet ettik. “Seni Seven Biri Var” ve “Sana Yeni Bir Dünya Gerek” adlı kitaplarımın Almancalarını okumuşlar. Yanlarında getirdikleri kitaplarını bana imzalattılar. Müslüman olmuşlardı… Biri Aişe adını almıştı, öbürü Fatıma.

 

İletişiminiz devam ediyor mu?

Evet… Mail yoluyla… Mesela Aişe ile… Önemli soruları vardı, yazdı bana, cevap verdim… Biri şuydu: “İnsanları Allah için sevmek gerekiyormuş. Annem Hristiyan. Bu durumda ben annemi sevemem değil mi?” Maili alır almaz hemen karşılık verdim.

 

Ne dediniz?

Kısaca söyleyeyim: “İnsan, sıfatları için sevilir. Anneni Hristiyan sıfatı sebebiyle sevemezsin ama anne sıfatı sebebiyle sevebilirsin. Hem de eskisinden daha çok sevmeli ve bunu ona göstermelisin. Senin şahsında Kur'an’ın terbiye ettiği bir evlat görmeli. Bu onun kalbini İslam’a ısındırır.” Hemen cevap yazdı. Şöyle diyordu: “Bu konu benim için çok önemliydi. İkilemde kalmıştım. Mailinizi tekrar tekrar okudum ve her okuyuşumda sevincimden ağladım.”

 

Biraz daha anlatırsanız ben de ağlayacağım… Ne hoş şeyler! Benim sorularım bu kadardı. Sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Zafer okurlarına selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum… Anne babalardan, öğretmenlerden ricam, Zafer’i ahirzaman fitneleriyle iç içe yaşayan ve her yönden rüzgar alan çocuklara, gençlere okutmaları…

 

Elbet kitaplarınızı da…

Teşekkür ederim…

 

Asıl ben size teşekkür ederim böyle güzel kitaplar yazdığınız, dünyamızı zenginleştirdiğiniz için… Dilerim daha nicelerini yazarsınız, onlar da başka dillere çevrilir ve tüm dünya gençlerine ulaşır…

İnşallah!