Vefa asalet mührü, ak yüzüdür ademin.
Sevdanın nazarında, edilmiş o son yemin.
Vefa kıraç toprağa elifçe bir dokunuş.
Bir mektup ve bir selam, bin keredir okunuş.
Sevaplar öksüz şimdi, yerde gökte günah var.
Çalınmayan kapının dudağında bin ah var.
Ne çabuk unuttun sen, içtiğin o andını?
Ey adem silkin artık, şöyle bir tart kendini.
Vefa edep pınarı, coşkun akan ırmaktır.
Her katrenin hedefi menziline varmaktır.
Sadakatin miracı, duyguların sultanı;
Düşürürsen elinden incitirsin atanı.
Arifeden bir çift göz, pencereden bakınır.
Dertli dizden değil de, unutandan yakınır.
Gelenden korkulmuyor, korkumuz gelmeyenden.
Ok çıkmış artık yaydan, vefayı bilmeyenden.
Vefa köhne kapıya, tokmağın vurmasıdır.
Dudağın diz çökmesi, el etek durmasıdır.
O istesin zamanı dur deyince durdurur.
Azgın sular üstüne köprüleri kurdurur.
Hicrani yaraların merhemi dermanıdır.
Mevlana'dan bir buyruk, Yunus'un fermanıdır.
Su bile katresiyle, menziline akışır.
Sorulmayan hatırlar umut ile bakışır.
Hicran ne büyük yıkım, bitimsiz bir yanıştır.
Vefa vuslat koynunda, hayata uyanıştır.
Mezar bile bekliyor Fatiha'ya geleni.
Onun ayak sesleri unutturur çileni.
Yokluğu gam kasavet, canı nasıl çürütür.
Bir selam ki hastayı sekeratta yürütür.
Vefa ile açılır, kapıların kilidi.
Mevlana dergahında, tek çağrısı gel idi.
Toprak onu istiyor, toprakta yatan bile
Vefa ile devleşir, al bayrak vatan bile
Sevdanın diyetidir, o bir boyun borcudur.
Muhabbet kalesinin sarsılmayan burcudur.
Her kim ki sevdiğinin kulağını çınlatır.
Melekler birbirine varıp onu anlatır.
Gönül okşanmak ister, bir mektup yaz bir satır
Hatır sorulmak isterse, önce sormalı hatır.