Tatil deyince aklımıza ne geliyor? Nasıl bir tatil hayal ediyoruz? Neler yapmayı, nasıl vakit geçirmeyi planlıyoruz?
Sabahları erken kalkma zorunluluğu olmadan uzun uzun uyumayı, bir yere yetişme kaygısı olmadan günü yaşamayı, geç kahvaltı yapmayı hayal ediyoruz belki de... Yaşadığımız yer dışında, uzaklara ya da doğduğumuz yerlere gitmeyi...
Aslında hepimizin planları farklı farklı olsa da, yaklaşık olarak birbirine benziyor. En azından ihtiyaçlarımız aynı, isteklerimiz birbirine yakın, hayallerimiz ortak noktalarda buluşuyor.
Uzun bir kış döneminden ve koşuşturmadan sonra hep bu anı beklemedik mi aslında... Çocukların okula yetişmesi, işe vaktinde gidebilme, gün içindeki rutin koşuşturmalar ve akşam yapılacak işler... Hayat, her gün yeniden tekrarlanan ve hızına yetişilemeyen bir süreç olmaya başladı günümüzde... Kaybolup gidiyoruz, kalabalıkların içinde...
Her şey o kadar hızlı ki, bir an dursan her şey kaybolacak, her şey uçup gidecek gibi geliyor insana... Yakalayamadığın bir hayatı kovalamak, peşinden koşturmak zorunda kalıyorsun. Bu da modern insanın en büyük çelişkisi sanırım... Her yere gitmek ve her şeye ulaşmak bu kadar kolayken, yine de yetişmek ve yetiştirmek konusunda zorlanıyoruz.
Sürekli planlar yapıyor, birkaç işi bir arada halletmeye çalışıyoruz, ama hep bir şeyleri unutuyor ya da yapamıyoruz. Birçok günlük ayrıntıyı telefonla ya da internetle yönlendirdiğimiz halde yine de işler yetişmiyor.
Bu hayatın içinde, kendimizi ne kadar seyredebiliyoruz? Ne kadar dinleyebiliyoruz iç sesimizi?
En son ne zaman konuştuk onunla, ne zaman dertleştik? Kendimizle baş başa kalmayalı, yaralarını sarmayalı, yorgun sesini dinlemeyeli kaç doğum günü geçti üzerinden?
Belki de her gün durmadan koşarken, aslında ondan mı kaçıyoruz, onun kısık sesini duymaktan, söyleyeceklerinin gerçekliğinden mi korkuyoruz?
Her gün iki yabancı gibi dolaştığımız kendimizle, belki de sadece, durduğumuzda karşılaşabiliyoruz. En azından ince de olsa derinlerden sesini duyabiliyoruz. Bu sesi doğru duyup, doğru okuyabildiğimizde yitirdiğimiz kendimizle karşılaşma ihtimalimiz de artıyor.
İşte bu sebeple tatil zamanlarını bilindiğinin ve uygulandığının aksine, şarj olma, temizlenme ve arınma anlamında kullanabilsek keşke... Kendimizde tükettiğimiz, hoyratça harcadığımız duygularımızı yenileme, tekrar toparlama ve tazeleme yolunda bir şeyler yapsak...
Boş durmak ve tembellik yapmak yerine, mesai zamanları vakit bulamadığımız ama hep yapmak istediğimiz uğraşlara zaman ayırabilsek, kirlenen ve törpülenen duygularımıza hoş anlar yaşatıp, temizleyebilsek, yaralarını sarabilsek...
Binlerce gereksiz uyaranla yorulmuş zihinlerimize, tatil dönemlerinde, uzun mesaili televizyon seyretme yorgunluklarını yüklemesek... Yüksek tonlamalı seslerden üzeri örtülen kalbimizin sesini, tekrar duyabilmek için ona kulak verebilecek zamanlar üretsek, ona güzel sesler dinletsek, onunla yürüyüşe çıksak baş başa, sonra aradan geçen zamanla birlikte ne kadar büyüdüğünü fark etsek, kimseye söylemediğimiz hatta ondan bile sakladığımız sırlarımızı, duygularımızı paylaşsak... İçimizdeki o sevimli çocukla, çok özel şeyler paylaşan iki dostun samimiyetini kursak... Eski bir dost, tanıdık bir ses gibi yeniden karşılaşsak...
Ona güzel kitaplar okusak, güzel yerlerde gezdirsek, elini hiç bırakmadan dolaşsak, tüm dünya yorgunluklarını birlikte atsak üzerimizden... Yeşil alanlarda tazelesek nefesimizi, tüm ağırlıklarını sakin bir limana boşaltsak... Onu yoran ve canını acıtan tüm duyduklarını ve gördüklerini ayıklasak, temizlesek...
Biriktirdiği tüm anılarla tanışsak, adlarını koyup yerlerine yerleştirsek... İstemeden, tercih etmeden, sadece hayır diyemediği için maruz kaldığı tüm yaşanmışlıklarını unuttursak, yerine güzel anılar ve mutmain anlar yerleştirsek... Minnettar olduklarını, hayatındaki tüm güzel anları, alışıp da unuttuğu tüm varlarını hatırlatsak ona...
Ne güzel olurdu...
Bu sefer, hayatımızda köklü bir değişiklik yapıp, tatil algımızı tersine çevirmeyi deneyelim. Gürültülü ve yoğun tonlamalı zamanlardan uzaklaşıp, kendimize doğru bir tatil yapalım. Kaçtığımız kalabalığa ve sese doğru koşmak yerine, bu kez kendimize doğru, sakin ve sükunetli bir tatile çıkalım...
İyi tatiller...