TR EN

Dil Seçin

Ara

İnsan Beyninin Sırları

İnsan Beyninin Sırları

Ağırlığı insan vücudunun %2’si kadar olan beyin, yaklaşık 1,4 kg’dır. Beynimizde ortalama 120 milyar hücre bulunuyor. ‘Nöron’ dediğimiz bu hücreler, beyni meydana getiriyor. Her dakika beynimizde milyonlarca kimyasal reaksiyon meydana gelir. Vücuda giren oksijenin %25’ini ve glikozun çoğunu beyin tüketiyor. Kanarya beyninde hücreler arası bağlantı bir-iki iken, insan beyninde iki bin-on bin arasındadır. İki yarım küreden oluşan beyin, insanın yegâne öğrenme aracıdır ve dünyanın en gelişmiş bilgi işleme aletidir.

Beyin bu kadar çok görevle nasıl başa çıkıyor? Bugün de beyin hâlâ gizemini koruyor. Protein, karbonhidrat ve su gibi cansız gıdalarla beslenen beyin hücrelerinden düşünce, hayal, öğrenme, bilgi depolama gibi olağanüstü işlerin suduru aslında apaçık bir mucizedir. Beynimiz, Rabbimizin bize en büyük ihsanıdır.

Yeni beyin araştırmaları, bugüne kadar bilinenlerin aksine beynimizin çok daha fazla öğrenme kapasitesine sahip olduğunu ortaya koydu. Dâhilerin bile beyin kapasitelerini %10-15 oranında kullandığı tahmin ediliyor. Ortalama insan, beyin kapasitesinin belki de sadece %1’ini kullanıyor.

 

BEYNİNİZİ GELİŞTİREBİLİRSİNİZ

Her yeni bilgi, sinir hücreleri arasında bağ kurularak hafızaya depolanır. Yeni bilgiler öğrenmek, nöronlar arası yeni bağlantılar kurmak demektir. Bu bağlantılar ne kadar sık ise hücreler arasında bilgi 30-40 kat daha hızlı iletiliyor. Yani beyin ne kadar çalıştırılırsa, sinir hücreleri arasındaki bağlantılar o kadar verimli kullanılıyor. Yeni bilgi öğrenmeyen, sinir hücreleri arasında bağlantı kurmaz ve beyin kapasitesini geliştirmez.

Beyin yeni bilgiler öğrendikçe sinir hücreleri arasında yeni devreler yaratılıyor, böylece beyin yeni düşünceler de üretebiliyor. Beyin, yeni öğrenilen bilgilerle eski bilgiler arasında bağlantılar kuruyor, kıyaslamalar yapıyor, bu bilgileri yorumluyor.

Bilgiyi öğrenmek ve tekrarlamak, sol beynin fonksiyonudur. Onu eski bilgilerle kıyaslamak, yorumlamak, hayallerle süslemek, sağ beynin görevi. Beyne gelen bilginin sinir hücrelerine işlenişi, bu bilgi üzerine çalışma ve düşünce üretme ise, beynin bütün alanlarının fonksiyonudur.

 

BEYNİN BÖLÜMLERİ

California Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Robert Ornstein, beynin çeşitli bölümlerinin fonksiyonlarını, beynin çalışma biçimini ve öğrenme kapasitesini araştırdı.

Beynimiz, fonksiyonları itibarıyla dört bölümden meydana geliyor: sağ beyin, sol beyin, üst beyin, alt beyin.

Bazı deneyler gösterdi ki üst beyin, alt beyni programlayabiliyor; zihin yeteneği, motivasyon ve iradeyi etkiliyor. Bu bakımdan insanın olumlu düşünmesi, iyimser ve ümitli olması çok önemli.

Sanıldığı gibi beynin her bölümünün kendine mahsus görevleri yok. Her bölümün yaptığı görevler var, ancak beynin bütün bölümleri birbiriyle bağlantılı. Başarılı ve zeki insanlar, beyinlerinin bütün bölümlerini daha verimli, daha koordineli ve birlikte kullanan insanlar.

Yapılan testler, sol beynin analiz, sayılar, konuşma ve matematik işlemler konusunda çok iyi çalıştığını ortaya koydu. Sol beyin mantıkla iş görüyor. Sol beynin baskın olduğu insanlar genelde katı kuralcı, yeniliklere kapalı ve tutucu olurlar.

Sağ beyin ise, inanç ve hayallerin etkisinde duygusal çalışıyor; bilgileri bütün olarak öğreniyor. Bilgileri sırayla öğrenen sol beyne göre daha etkili öğrenme gücüne sahip. Yeni keşifler yapanlar beyinlerinin sağ bölümünü etkili ve verimli bir şekilde kullananlardır.

Günümüzde farklı düşünen, keşif ve yenilik yapan beyinler, çok fazla aranır hâle geldi. Bilgiler kitaplara, ansiklopedilere, CD’lere kolayca depolanıyor. Bilgiye ulaşmak artık çok daha kolay. Önemli olan yenilik, buluş ve keşif yapmak. Bu da hayal kurmaktan, farklı düşünmekten geçiyor. Bunun için de sağ beynin etkili ve verimli kullanılması gerekiyor.

En zeki ve en becerikli insanlar, beyinlerinin iki yarım küresini de etkili ve verimli kullanabilen insanlardır. Beynin iki yanını kullandığınız zaman, verimlilik iki kat değil, kat kat artıyor. Einstein, “Sağ beyin kutsal bir armağan, sol beyin ise sadık bir hizmetçidir.” der. Beyninin bir yanını kullanmak üzere eğitilen insanlar, beynin öteki yarım küresini kullanamıyorlar.

 

YAŞLILIK BEYNİ ETKİLER Mİ?

Toplumda “Yaşlandıkça hafızanın zayıfladığı ve yeni bilgiler öğrenme yeteneğinin gittiği” şeklinde yaygın ve yanlış kanaatler vardır. Böyle düşünen biri, yeni bilgiler öğrenmek için adım atmaz ve öğrenmez. Böylece bu yanlış kanaatin kurbanı olur.

Prof. Rosenzweig’ın yaptığı araştırmalar göstermiştir ki, beyin hangi yaşta olursa olsun uyarılan beyin hücresinin kollarında fiziksel olarak çıkıntılar oluşmaktadır. Bu çıkıntılar, insan beynindeki bağlantıların toplam sayısını artırıyor.

Bu bilimsel buluşlardan başka, yeteneğin yaşla bağlantısı olmadığını ispatlayan önemli örnekler var: Mimar Sinan, ömrünün sonuna kadar eser vermeye devam etti. Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatını ömrünün son 20 yılında telif etti. Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an tefsirini 70’li yaşlarında yazdı. Heykeltıraş Mikelanj, 80 yaşına doğru heykel, sanat ve yazı alanında çok büyük ürünler verdi. Haydn, hayatının son yıllarında en güzel bestelerini yazdı. Meşhur ressam Picasso, 90 yaşlarında çok ürün verdi... Aslında bütün sanat erbabı da ömürlerinin sonuna kadar eser verirler.

Bu örnekler, insanların yaşlı kişilere “akıllı ve bilge insanlar” gözüyle bakmasının sebebini ortaya koyuyor. Akıllı ve bilgili adam, sadece bilgi ve tecrübelere sahip kişi değil, aynı zamanda bilgilerini kullanma yeteneğine sahip kişidir.

Hayat boyunca beyin hücrelerinin yaşlandığı ve öldüğü kabul edilse bile, bu kayıplar doğumdan itibaren günde 10 bin beyin hücresi kadar. Seksen yaşına geldiğimizde kaybettiğimiz toplam hücre sayısı, beynin toplam hücre sayısının %3’ünden bile az. Kaldı ki beyin hücreleri ortalama kayıptan çok daha büyük bir hızla yeni bağlantılar meydana getirebiliyor.

 

RESİMLER UNUTMADIĞIMIZI GÖSTERİYOR

Araştırmacı Tony Buzan, “yaşlandıkça öğrenme yeteneklerini kaybettiğine” inanan bir grup insanı seçti ve bunlara bin adet resim gösterdi. Sonra bu resimlerin içinden 50 tanesini seçti, 50 yeni resim ekleyerek 100 resimlik bir koleksiyon oluşturdu. Bu resimleri deneklere göstererek, daha önce gördükleri resimleri bulmalarını istedi. Deneklerin hemen hepsi, daha önce gördükleri resimleri tanıdılar.

Beyin araştırmacısı Buzan, bu deneyle öğrenmenin durmadığını ve hayat boyu devam ettiğini ispatladı. “Yaşlandıkça öğrenmenin durduğu” tezi yanlıştır.

 

BEYİN, UYURKEN DE ÇALIŞIR

Fareler üzerinde yapılan deneylerde, farenin uyurken de beynindeki hipokamp bölgesi sinir hücrelerinin sinyal gönderdiği, aktif hâlde bulunduğu tespit edildi. Bu da gösteriyor ki beyin uyurken de çalışıyor.

Öğrenilmiş bilgilerle ilgili beyinde “sağlamlaştırma çalışması” yapıldığı bilinen bir gerçekti. Hipokamp ve dış beyin arasında çok yakın ve çok yönlü sinir bağlantıları var. Öğrenilen bilgiler hipokampa kaydediliyor, uyku esnasında beyin çalışmaya devam ediyor. Hipokamptan dış beyne bilgiler aktarılıyor. Böylece küçük kayıt merkezi olan hipokamptan, büyük hafıza merkezi dış beyne bilgiler naklediliyor ve bilgi kalıcı hâle geliyor.

Yeni beyin araştırmalarına göre dış beyin, hipokampa göre daha yavaş öğrenir. Uyku esnasında hipokampa kaydedilen bilgiler dış beyne aktarılır. Bunlar insanın derin uykuya daldığı sırada yapılır.

Araştırmalar, öğrenme işleminin önemli bir bölümünün uykuda cereyan ettiğini ortaya koyuyor. Hipokamp bölgesinden dış beyne bilgi transferi, vücut derin uykuya daldığı zaman yapılıyor.

Yine yapılan araştırmalar, “beynin uyku sırasında geliştiğini” ortaya koyuyor. Yani beyin gelişiminde sağlıklı uyku, önemli bir rol oynuyor.

 

ZEKÂ NEDİR?

Genel olarak, “beynin bilgiyi öğrenip hızlı ve doğru olarak analiz etme yeteneği”ne ‘zekâ’ denir.

İnsanın en büyük sermayesi, zekâsıdır. Zekâ, beynin bir fonksiyonudur ve çok yönlüdür. IQ ile ölçülen zekâ, insan zekâsının tamamı değil, yalnızca bir boyutudur. Bilim insanları, insan beyninin 11 boyutu olduğunu, bunlardan dört boyutunu bile tam olarak kavrayamadığımızı ifade ediyorlar.

“Harika bir bilgi makinesi” olarak nitelendirdiğimiz bilgisayarın iki boyutlu (sayısal ve görsel) bir alet olduğu düşünülürse, insan beyninin ne kadar fevkalâde yaratıldığı daha iyi anlaşılır.

IQ, insan zekâsının bir boyutunun göstergesidir. Klâsik zekâ testleriyle daha çok, beynin sol yarım küresinin fonksiyonları ölçülür. Beynin sağ yarım küresinin fonksiyonları olan sezgi, sanat ve buluşçu yetenekler, IQ testleriyle ölçülemez. Bu sebeple IQ testleri, insan zekâ ve yeteneklerini tam olarak ölçemez.

Öyle görülüyor ki, henüz beyni tam olarak anlamaktan uzağız. Ne mutlu bu paha biçilemez nimeti, dünya ve ahiret güzelliklerini kazanmak için kullanabilenlere.