Bir arkadaşımdan yaşadığı güzel bir hatırasını dinledim.
Sakarya’dan seyahat edip gezmek için çıkmış. Çeşitli yerlere uğramış ve yolu Artvin ilinin Yusufeli ilçesine varmış. Orayı gezip dolaşırken, öğlen vakti bir lokantaya girmiş.
Onun yabancı olduğunu anlayan esnaf, hoş beş ederken, “Nerelisin, nereden geldin?..” diye sormuş. “Sakarya” deyince lokantacı da “Desene, deprem memleketindenim,” diyerek başını sallamış.
Yemeğini yedikten sonra, para ödemek için kasaya varınca lokantacı, “Olmaz!” demiş, “sizler deprem yaşamış insanlarsınız, size o zaman yardım edemedik şimdi para almam.”
Adam şaşırmış, “Deprem olalı kaç yıl oldu! Olmaz vereceğim!..” Fakat ne dese lokantacı para almamış…
Akşama kadar gezdikten sonra, gece başka bir lokantaya girmiş, orada da tanışma, sorular, muhabbet… Çıkarken aynı karşılık. Adam ısrar etmesine rağmen, o lokantacı da ücret almamış.
Esnafın cevabı: “Sizler bir afet yaşadınız, o günlerde sizlere yardım edemedik şimdi bütün Adapazarı’na yardım ediyoruz gibi geliyor, Tüm Adapazarı’na hayrımız, duamız olsun.”
Bunları yaşayan arkadaş sonunda dedi ki: Her fırsatta anlatıyorum ve diyorum ki; “İslamiyet’in güzelliğine bakın ki; hiç tanımadığımız insanları bize dost ve kardeş yapıyor. Sakarya’nın Yusufeli’nde de kardeşleri var. Onlar gibi, siz de kardeş bilip onlara dua edin…”