TR EN

Dil Seçin

Ara

Hayır, Asla!

Hayır, Asla!

Tüm canlıları yoktan var eden, ihsanlar, nimetler ve lütuflarla yaşatan, derdi olana deva gönderen, şifa veren Allah hiçbir sebep yokken kullarına azap etmez. Rahmandır o, sınırsız merhameti vardır. Rahîmdir, merhamet eder. Fakat aynı zamanda adildir, hak sahibine hakkını verir; zalimleri cezalandırır, iyileri ödüllendirir. Bu da güzeldir kuşkusuz.

“Ressamın resimlerini sevmesi gibi Allah da kullarını sever” demiştin bir konuşmamızda. Madem seviyor, niçin hepsini cennetine almıyor? Neden çoğunu cehenneme atıyor? Merhameti buna nasıl izin veriyor? Eziyet etmek de onun özelliklerinden biri mi yoksa?  

 

Hayır, asla! Sınırsız rahmeti var. Yeryüzü sayfalarına dikkatle bakarsan o rahmetin yansımalarını bir nebze de olsa görebilirsin. 

Tüm canlıları yoktan var eden, ihsanlar, nimetler ve lütuflarla yaşatan, derdi olana deva gönderen, şifa veren Allah hiçbir sebep yokken kullarına azap etmez. 

Rahmandır o, sınırsız merhameti vardır. Rahîmdir, merhamet eder.

Fakat aynı zamanda adildir, hak sahibine hakkını verir; zalimleri cezalandırır, iyileri ödüllendirir. Bu da güzeldir kuşkusuz.

Bir adam düşün, hiçbir suçun yokken sana işkence ediyor, canını yakıyor, malını alıyor, namusuna saldırıyor, ezip geçiyor seni.

Fakat sen âcizsin, güçsüzsün, ona hiçbir şey yapamıyorsun. İçin öfkeyle doluyor. 

Sağa sola başvuruyor, o zalimin cezalandırılmasını istiyorsun ama hiç kimse ilgilenmiyor. Yaptıkları yanına kalıyor.

Sonra adil bir hâkim çıkıyor, o edepsizi yakalatıyor, hapse attırıyor, yaptıklarının cezasını çektiriyor, ettiği kötülükleri yanına bırakmıyor. 

Bir düşün, hakkın yerini bulması sebebiyle ne kadar sevinir, ne büyük bir sürur duyarsın.

Hatta sana bir kötülük etmese ama sen bilsen ki o adam zalimdir, çevresine zarar veriyor, onun cezalandırılmasından yine de memnun olursun. 

Çünkü insanlık itibariyle, başkalarının acılarına duyarsız kalamazsın. 

İşte bu misalin dürbünüyle bak ilahî cezaya, cehennem azabına. 

Allah, adaleti icabı, layık olanı cennetine alıyor, müstahak olanı cehenneme atıyor.

Nice zalimler gelip geçti bu dünyadan. Yaktılar, yıktılar, işkenceler ettiler, bir ceza görmeden debdebe içinde ölüp gittiler.

Mazlumun ahı yerde kaldı, eziyet çekenin intikamı alınamadı. Ne kadar üzülür insan, nasıl da bunalır.

İşte, ilahî adalet bu noktada giriyor işin içine, o zalime ceza veriyor, onu cehennem hapsine atıyor, mazlumun intikamını alıyor. 

Kâfir de bütün varlıkların haklarını çiğniyor, onları yaratıcısı olmamakla itham ediyor, kendilerine verilen görevleri eksiksiz yaparak kulluk ettiklerini kabul etmiyor. Bunun cezasını elbette çekecek.

Senin yersiz merhametin, adaletin önüne geçmemeli. Zira kanunu uygulayan zalim olmaz ama kanuna uymayan cezalandırılır. Temel ilke budur. 

Rabbin Vedûddur. Yani seven ve sevilen. Bu sebeple zatını, isimlerini, sıfatlarını seviyor. Bunları hem görmek hem de göstermek istiyor. İşte bu yüzden yaratıyor eserlerini.

İsimlerinin aynası olması hasebiyle eserlerini de seviyor elbette. Tıpkı bir ressamın tablolarını sevmesi gibi.

İnsan bilsin istiyor kendisinin bir eser olduğunu. Görsün istiyor kendinde ve evrende bulunan ilahî isimlerin belirtilerini. 

Bu görmenin ve tanımanın sonucu insanın yararınadır. İsimleri sonsuz olan Rabbinin hiçbir şeye ihtiyacı yok. Ne insana, ne evrene ne de başka şeye.  

Kimi biliyor, görüyor, inanıyor; kimi zıddına gidiyor. Elbette aynı olmayacak bunlar. 

Her insanı cennet için yarattı ama kimi insanlar bilerek cehennemi tercih ediyorlarsa ne denir!

Ekseriyet cehenneme gidiyor olabilir. Bu hususta önemli olan sayı değil, niteliktir.

Diyelim yüz tane yumurta var elinde, bunları kuluçkaya yatırdın. Yirmisi civciv çıkardı, sekseni bozuldu.

“Keşke kuluçkaya yatırmasaydım” der misin? 

Demezsin, çünkü yumurtaları kuluçkaya koymakla tavuk türüne hizmet etmiş oldun.

Ya da yüz adet çekirdek vardı elinde, onları ektin, suladın. Sekseni çürüdü, yirmisi ağaç oldu. 

“Eyvah! Çoğu bozuldu, ziyan oldu, keşke ekmeseydim” der misin? 

Demezsin, çünkü yirmi ağacın yetişmesine vesile oldun. 

Hiçbiri çürümesin, bozulmasın diye yumurtaları kuluçkaya, çekirdekleri toprağa bırakmazsan hepsi ziyan olur. 

Bir de bu açıdan bak insanların yaratılışına, sınava tabi tutulmasına, bir kısmının inanıp kâmil insan olmasına, öbür kısmının insan olmanın gereklerini yerine getirmemekle azabı hak etmesine.