TR EN

Dil Seçin

Ara

Annenin Çalışması Çocuk İçin Sakıncalı mıdır?

Annenin Çalışması Çocuk İçin Sakıncalı mıdır?

Annenin çalışmasının çocuk üzerinde oluşturacağı etkiler bazı faktörlere bağlıdır.

 

Bu soruya genel bir cevap vermek mümkün değildir, çünkü verilecek cevap duruma göre değişir. Annenin çalışmasının çocuk üzerinde oluşturacağı etkiler bazı faktörlere bağlıdır. Bu faktörler annenin işi, çalışma nedenleri, çalışma koşulları, annenin eğitim düzeyi, anne çocuk iletişimi, aile içi ilişkiler, annenin yokluğunda çocuğa bakanın özellikleri, sağladığı bakımın uygun ve devamlı oluşu, nihayet çocuğun hangi gelişim basamağında bulunduğu gibi...

Yaş, üzerinde önemle durulması gereken faktörlerden biridir. Koşullar ne olursa olsun, annenin çalışması 0-3 yaş çocuğu ile 3-6 yaş çocuğunu farklı şekilde etkileyeceği gibi, okul çocuğu ile ergeni de farklı şekilde etkileyecektir. O halde, annenin çalışmasının sakıncalı olup olmadığını farklı yaş dönemlerine göre ele almakta yarar vardır.

 

0-3 YAŞ ÇOCUĞU İÇİN:

Eğitimciler, çoğunlukla bu yaşta çocuğu olan annenin çalışmasına karşıdırlar. Bu dönemde küçük çocuğun fiziki bakım kadar, sevgi, özen ve ilgiye ihtiyacı vardır. Bu dönemde çocuğun yaşamında en etkili birey annedir, çocuk her şeyi annesinden öğrenir. Annenin çocuğuna gösterdiği şefkat ve ilgi, ona verdiği güven, çocuğuna karşı tutumu, benimsediği eğitim ve disiplin anlayışı, çocuğun gelişimini de kişiliğini de etkiler.

Gelişimin en hızlı olduğu yaşamın ilk yıllarını sihirli yıllar olarak nitelendiren eğitimciler vardır. Bu eğitimcilere göre, ilk yıllarda çocuğun temel ihtiyaçları anne tarafından karşılanmalı, ilk yıllarda çocuk annesi tarafından yetiştirilmelidir. Bu nedenle de, ilk iki-üç yılda zorunluluk olmadıkça anne çalışmamalıdır. Zorunluluk olduğu takdirde anne yarım günlük bir işi tercih etmelidir. Annenin tam gün çalışması gerekiyorsa, annenin yerini dolduracak bakıcının seçimi titizlikle yapılmalı, bu bakıcının aranan özelliklere sahip olması ve değişmemesi sağlanmalıdır.

 

3-6 YAŞ ÇOCUĞU İÇİN:

Üç yaşından itibaren normal bir çocuğun bütün gün annesi ile birlikte olmadan da gelişebileceği, rahatlıkla bir okul öncesi kuruma uyum gösterebileceği kabul edilir.

Okul öncesi dönemde bir kurumda eğitim gören çocuk, arkadaş çevresinde sosyalleşir, annesinden kopmayı öğrenir, bağımsız olmayı başarır; bu da daha sonraki yıllarda, ilkokul çevresine uyumunu kolaylaştırır. Yalnız çocuğun bir anaokuluna gitmesi ile annenin eğitim işlevi sona ermez. Daha önceki yıllarda olduğu gibi, çocuğun hala annesine ihtiyacı vardır. Bu dönemde sevgi, şefkat ve güven duygularının pekiştirilmesi, anne-çocuk ilişkilerinin geliştirilmesi gerekir.

Çocuk henüz annesinden tam olarak kopmuş değildir, sabahları okula giderken annesi tarafından uğurlanmak, akşamlan okul dönüşünde yine annesi tarafından karşılanmak ister. Annesine okulda neler öğrendiğini göstermek, bildiği şiir ve şarkıları söylemek, okulda yaptığı oyunları evde tekrarlamak ihtiyacını duyar. Bu nedenle anne oyun oynamak, sohbet etmek, bilgi alış-verişinde bulunmak için 3-6 yaş çocuğuna zaman ayırmalıdır. Ve tam gün yerine, en fazla yarım günlük bir eğitim faaliyeti daha uygundur.

 

OKUL ÇOCUĞU İÇİN:

Okul çağında çocuğu olan annenin çalışması çocuk açısından sakıncalı sayılmaz. Bu dönemde en uygun çözüm, çocuğun okulda olduğu süre içinde annenin çalışması, okul dönüşü çocuğun annesini evde bulmasıdır. Annenin bulunamadığı zamanlarda çocuğun evde yapayalnız kalmamasına özen gösterilmelidir. Yaşı küçük olan veya yalnız kalmaya hazır olmayan büyük çocuğun evde tek başına bırakılması uygun değildir. Çocuğun, annesi dönünceye kadar bir yakınıyla veya kardeşleri ile kalması veya annesinin dönüşünü bir arkadaşının evinde beklemesi yerinde olur.

 

ÇALIŞAN ANNELER DİKKAT!

Bazı çalışan anneler çocuklarına yeterince vakit ayıramadıkları ve onları istedikleri gibi eğitemedikleri için kendilerini suçlarlar. Bu suçluluk duygularını gidermek için çocukları ile birlikte oldukları saatlerde, çocuklarının her dediğini yerine getirirler, eğitmekten çok şımartmak diyebileceğimiz bir yöntemle kendilerini çocuklarına hasrederler. Her gün eve ellerinde bir paket, bir oyuncak, bir çikletle gelirler, maddi olanaklarının elverdiği oranda çocuklarının her istediğini alırlar. Bu anneler, çocuklarına veremedikleri zaman ve şefkati hediyelerle telafi etmeye çalışırlar. Çocuklarına hiçbir sorumluluk yüklemeden, gereğinden fazla koruyarak, yaşı kaç olursa olsun ona bebek muamelesi yaparlar. Aşırı hoşgörü ve şımartma, çocuğun bazı hallerde hassas, bağımlı ve çekingen olmasına yol açar; bazı hallerde ise şımarık, doyumsuz, isyankar olmasına neden olur.

Bazı anneler de bunun aksine sık sık çocuklarının refahı ve mutluluğu için çalıştıklarını vurgulayarak, çocuklarını suçlarlar. Bu anneler çocuktan özveri isterler, ev işlerine yardım beklerler. Çocuğa yaşının üstünde sorumluluk verirler, bu sorumlulukları verirken çocuğa hiçbir hak tanımazlar. Hoşgörülü davranmayan bu anneler, çalışmak zorunda oluşlarının acısını sanki çocuklarından çıkarmaya çalışırlar. Bu şekilde büyüyen çocukların da mutsuz oldukları, annelerine ve ortamlarına küskünlük ve düşmanlık duydukları gözlenmiştir.

Peki vakti sınırlı olan çalışan anne, çocuğunun temel ihtiyaçlarını karşılamak, onu tanıyarak ve anlayarak eğitmek için zaman bulabilir mi?

Anne işinden dönüşte, her gün çocuğuna veya çocuklarına kısa da olsa bir süre ayırmalıdır. Bu süreyi ev işlerini aksatmak pahasına oluşturmalıdır. Çünkü çocuğun annesinden tek beklediği karnının doyurulması, üstünün temiz tutulması değildir. O nedenle anne çocuğuna ayırdığı süre içinde onun sorunlarına eğilmeli, dertlerini dinlemeli, çocuğu ile iyi bir diyalog kurmanın yollarını keşfetmelidir.