TR EN

Dil Seçin

Ara

Bu Yavrulara Kim Acıyacak?

Bu Yavrulara Kim Acıyacak?

İlkokul çocuğu yetişkin insanın küçültülmüş şekli değildir; yani yetişkin insana bir dersten yüz sayfa, ilkokul çocuğuna da iki sayfa vazife verirseniz, bunlara seviyelerine göre hitap etmiş olmazsınız.

İlkokul sonrası faciasının hazırlıkları, daha yedi yaşından başlamaktadır. Nice ana-babalar çocuklarını, daha tahsilin başlangıcından hazırlamaya zorlarlar. Yabancı dille eğitim yapan okullara en iyi hazırlayan ilkokulların hangileri olduğu bellidir, yani bazı okullar, giriş imtihanlarında en çok başarılı öğrenciye sahip bulunmak gibi bir şöhret kazanmışlardır. Böyle bir şöhret, ister istemez ilkokullar arasında rekabete yol açmaktadır. Tabiatıyla şöhretini artırmak isteyenlerin yaptıkları ilk iş, zavallı çocukları biraz daha cendereye sokmak, onların tertemiz kafalarına biraz daha fazla müzahrafat sokmak oluyor. Çünkü çocuğun kafası çöplüğe benzediği ölçüde, ilkokul sonrası imtihanlarında başarı şansı artacaktır.

Türkiye’de ilkokul çağındaki çocukların yaşları 7 ile 11 arasındadır. Bu yaşlar, insan gelişmesinde de belli bir safhayı temsil eder. Bu çağdaki çocukların zihin yapıları 7 yaştan öncekilerden farklı olduğu gibi, 11 yaştan sonrakilerden de farklıdır. 

Şu halde ilkokul çocuklarının eğitimi, ana okulu çağındakilerden farklı olduğu gibi, ortaokul çağındakilerden de farklı olmalıdır. 

Fakat bu fark bizim memleketimizde çok defa bir derece farkı olarak anlaşılmakta ve yapılan hataların çoğu buradan kaynaklanmaktadır.

İlkokul çocuğu yetişkin insanın küçültülmüş şekli değildir; yani yetişkin insana bir dersten yüz sayfa, ilkokul çocuğuna da iki sayfa vazife verirseniz, bunlara seviyelerine göre hitap etmiş olmazsınız. 

İlkokul çağındaki çocuğun zihin yapısı ve işleyiş tarzı yetişkinlerdekinden farklıdır. Dolayısıyla bu çağdaki çocuğa yetişkinlere ait bilgilerin öğretilmesiyle çocuk bakımından sağlanacak hiçbir fayda yoktur. Tersine böyle manasız bir yükleme, çocuğun zihin gelişmesini boşuboşuna engelleyebilir.

Çocuğun ilkokul çağında ihtiyacı olan şey, sayfalar dolusu bilgi değil, o bilgileri alabilecek ve hazmedebilecek bir zihin olgunluğuna erişmektir. Bu da ancak dış dünyadaki olayların bağlı bulunduğu münasebet sistemiyle, çocuk zihninin dayandığı prensipler arasında bir uygunluk sağlamakla olur. Böyle bir uygunluk, çocuğa hayat tecrübesi imkânı vermekle kendiliğinden sağlanır. O kadar ki, çocuğun bu çağda okuma-yazma öğrenmesi bile şart değildir.

Bir çocuğa, zihin gelişmesi normal tamamlandığı takdirde, okuma-yazma da dahil olmak üzere bütün beş yıllık ilkokul döneminde kendisine öğretilen şeyleri 12 yaşına geldiği zaman altı ay içinde büyük bir rahatlıkla öğretilebilir. Oniki yaşında rahatlıkla öğrenemeyeceği şeyleri ise, yedi yaşından onbir yaşına kadar her ne yapsanız öğretemezsiniz. 

Beş yıllık öğretim gayesi, o beş yılın sonunda çocukta belli birtakım bilgilerin bulunmasını sağlamaksa, çocuk beş yıl sonra onları bir çırpıda öğrenebileceğine göre, beş yıl müddetle onun kafasını doldurmak için sarfedilen gayretler, masum çocuğa boşuboşuna zulmetmekten başka hiçbir mana ifade etmez.

İlkokul çocuğuna onun ancak genel oryantasyonunu sağlayacak bilgiler verilmelidir; yanı çevresini tanıması yeter. Bunun dışında beş yıl içinde kendisini oyalayacak diğer şeyler yanında bir takım bilgiler de verilebilir, ama hiçbir zaman işi fazla ciddiye almamak şartıyla. Kısacası, ilkokul eğitimi, ana okuldaki eğitimin daha disiplinli bir uzantısından ibaret olmalıdır.

Şu halde ilkokuldaki çocuğumuz, Hindistan'da hangi yaprağın kımıldadığını bilecek kadar allâme görünüyorsa, bundan sevinecek yere üzülmemiz hatta dehşete kapılmamız lâzımdır. 

Hangi ana baba bu masum yavruların taş ocaklarında çalıştırılmasına razı olur? 

Şimdiki ilkokul eğitim sistemimiz, bu çocukların sırtına yüz kiloluk taş bağlamaktan daha kötü bir işkenceye vesile olmaktadır. Kaldı kı bu taş her yıl bir misli daha ağırlaşıyor. Çünkü her yıl yeni sorular bulmak lâzımdır ve her yeni soru, eskisinden daha ağır olanı demektir.

Bu yavrulara kim acıyacak?