Yağmur o kadar ince ve sessiz yağıyordu ki; su birikintileri üzerinde oluşturduğu izden ancak fark edilebiliyordu. Sanki hüznünü belli etmeyen, hıçkırıkları içine akan vakur bir adamın göz yaşları gibiydi.
Evimize doğru hafif ıslak ve dar sokaklardan yürüyorduk. Bir elimde en sevdiğim çikolatam öbür elimde ise sevgili babamın kocaman parmakları vardı. Silah ve çığlık sesleri ile birden irkildik. Üniformalı, yüzleri asık, elleri silahlı bir sürü varlık her yerdeydi. İçlerinden koca gövdelisi homurdanarak üzerimize geldi. Babamın ensesine tüfeğini ters çevirerek vurmasıyla yere yıkması bir oldu. Ellerimden babamın sıcak ellerinin ve çikolatanın hızla düştüğünü hatırlıyorum.
Bugün tam 900 gün oldu. Hâlâ elime ne çikolata değdi, ne de babacığımın o kocaman elleri. İkisini de çok özledim. Hangisini daha fazla derseniz herhalde elleri çikolata dolu babacığımı biraz daha fazla.
Bir gün müjdeli bir ses tonuyla irkiliverdim. Uzaklardan çok uzaklardan üzüntümüzü paylaşanlar olmuş. Çocuklarına çikolata alırken çikolata yiyemeyen GAZZE’deki çocuklar bazı babaların aklına gelmiş. Dualarımızı işeten Rabbim Türkiye’deki amcalarımızın kalbime bizim sevgimizi serpmiş. Gönülden yaptıkları dualarını harekete geçirmek istemişler. Toplanıp bir araya gelip yanlarına da çokça çikolata ve ilaç alarak yardım gemisine binmişler. Vira bismillah diye Gazze’ye doğru yola çıkmışlar. Ümit ve heyecanla çikolatalarımı beklemeye koyuldum. Belki çikolata ile beraber babacığım da gelir mi diye ümitlendim.
Neden bilmiyorum o gün bulutlar çok karardı. Sanki gökyüzü bütün sıkıntılarını dışarı atmak istiyor gibi görülüyordu. Her tarafta ümitli bekleyiş endişeli bir kaygıya dönmüştü. Yardım gemisinin etrafı Gazze’yi ablukaya alanlarca kuşatılmıştı. Çikolatamı yere döken eller bu sefer çok daha fazlasını denize dökmüştü. Babamı yere düşüren silahlı varlıklar dokuz tane baba ve adaylarını denize düşürdüğünü hatta öldürdüğünü sanmıştı. Aslında vurulan amcaların hepsi denize düşmemiş, sema denizine yükselmişti. Sema’ya çıkarken de dökülen çikolatalarımızı yanlarına almayı unutmadılar. Çünkü onlar “ölü değiller, diriler.” Ama çikolata ve baba düşmanı olan varlıklar bunu asla göremez. Çünkü onlar ölülerle şehitlerin farkı nedir kesinlikle bilemez.
Gökyüzü çok durulmuş sanki sıkıntılarından arınmıştı. Sema denizine yükselen amcaları yıldızların en parlağında oturan Şehitlerin Reisi Hz. Hamza karşılamıştı. Çikolataların hepsini alıp, yaratılmışların en güzeli kâinat güneşine Efendiler Efendisine takdim etmişti.
Bugün yediğim çikolata Sema’daki o parlak güneşten avucuma bırakıldı. Uyandığımda yağmurun şıpırtısı kulaklarımda, çikolatanın tadı ise hâlâ damağımdaydı. Yediğim en güzel çikolataydı o. Babam ise Efendimizin yanındaydı. Rabbim bütün çocuklara babacıklarının ellerinden, o çikolatalardan çokça versin. Amin.