TR EN

Dil Seçin

Ara

Ali Ahmed (Knud Holmboe) ve Dünden Bugüne Danimarkalı Müslümanlar

Ali Ahmed (Knud Holmboe) ve Dünden Bugüne Danimarkalı Müslümanlar

Danimarkalılar, İslamiyet ile ilk kez IX. yüzyılda tanıştılar. Bağdat halifesi Muktedir (908-932) Miladi 920 yılında Volga Bulgarlarına İslam’ı anlatmak üzere, başlarında İbn-i Fadlan’ın bulunduğu bir heyeti Kuzey Avrupa’ya gönderdi. Bu heyet, Volga Bulgarlarının yanısıra onların komşuları olan İskandinav ülkelerinin ataları sayılan Vikingler ülkesinde de bir ay kaldı.

Bu süre zarfında İbn-i Fadlan, Vikingler ülkesinde, onların dini inançları, kültürleri ve sosyal yaşantıları hakkında incelemelerde bulundu. Bu incelemelerini meşhur “Seyahatname”sinde anlattı. Ancak bu kaynakta ve geçen on bir asır boyunca, Danimarkalıların İslam ve Müslümanlık hakkındaki görüşleriyle ilgili bilgiye ne yazık ki rastlamıyoruz.

Beyaz alanlar Danimarka Haritasını gösteriyor.

Kaynaklar, Danimarkalı ilk Müslümanın Knud Holmboe adlı bir gazeteci olduğunu bildirirler.(*) Bu şahıs 1920’li yıllarda Kuzey Afrika’ya yaptığı bir seyahatle İslam’ı seçmiş ve ülke gündemine oturmuş.

Ali Ahmed adını alan Holmboe, 1930 yılında Fas’tan başlayıp, Cezayir, Tunus ve Libya üzerinden hac yolculuğu yapmış. Libya’ya vardığında halkının İtalyan güçleriyle çarpıştığını görünce, Libyalıların safında savaşa katılmış. İtalyanlar tarafından birkaç defa esir alınan Ali Ahmet, Danimarka vatandaşı olduğu için kendisine toleranslı davranılmış ve en sonunda sınır dışı edilmiş. Oradan Mısır’a geçen Ali Ahmed, hac ibadetini yapamadan ülkesine dönmek zorunda kalmış.

Ali Ahmed, ülkesine dönüşünde Kuzey Afrika’da yaşadıklarını Orkenen Brender (Çöl Yanıyor) adlı eserinde anlattı. Aynı zamanda, Danimarka’nın en yüksek tirajlı gazetesi olan Politikken’de yayımlanan makaleleriyle, İtalyanların Libya’da yaptıklarını çok sert üsluplarla eleştirdi.

İçinde bir ukde olarak kalan hac ibadetini yapmak için bir yıl sonra tekrar yola çıkan Ali Ahmed, 1 Ekim 1931 tarihinde Kızıldeniz’in Akabe Bölgesi’nden ayrıldı, ancak bir daha kendisinden haber alınamadı.

Ali Ahmed’in dik duruşu, Müslümanları savunması ve gazetedeki makalelerinden etkilenen yaklaşık 2500-3000 civarında Danimarkalı İslam dinini seçti.

Günümüzde Avrupa ülkelerindeki Müslümanların büyük çoğunluğu, II. Dünya Savaşından sonra, zamanında Batı ülkelerinin sömürgesi olan ülkelerden, iktisadi, siyasi ve sosyal nedenlerle göç eden Müslümanlar, 1960 yılların ikinci yarısından itibaren fakirlik nedeniyle çalışmak için gelen göçmen işçiler ve 1980 yıllarında özellikle savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecilerden oluşmaktadır.

Bunların yanı sıra, 1967 yılından sonra Danimarka’ya Türkiye, Cezayir, Pakistan, Fas ve Tunus gibi ülkelerden göçmen sıfatıyla pek çok insan gitmiştir. Özellikle 1973 yılında tüm dünyada hissedilen petrol krizinin ardından, Almanya’da işsiz kalan Türkler, Danimarka’ya yönelmiş, 1970’li ve 80’li yıllarda, gerek resmi, gerek gayr-ı resmi yollardan ülkeye giriş yapmışlardır.

1980 ve 90’lı yıllarda ise İran, Irak, Lübnan, Somali ve Bosna Hersek gibi ülkelerden pek çok mülteci, Danimarka’ya sığınmışlardır. Bunlar daha önceki göçmen işçiler kadar dinî ve kültürel konuda hassas olmamakla birlikte, daha eğitimli ve dil bilen insanlardır.

Türkler başta olmak üzere Müslüman işçiler, ülkeye yerleşip ailelerini de yanlarına aldıklarında, başta dil olmak üzere pek çok sosyal ve kültürel problemlerle karşılaşmışlardır. Kültürel yönden ciddi farklılıklar arz eden iki toplum arasında yetişen neslin, millî ve dinî eğitimini sağlamak, asimile olmadan Müslüman kimliğini korumak için çaba sarf ettiler. Özellikle Türkler, farklı isimler altında dernekler kurarak bir araya gelmeye çalıştılar.

Danimarka’ya gittikleri ilk yıllarda, lisan bilmemeleri ve topluma entegre olamamalarıyla eleştirilen Müslümanlar; 90’lı yıllarda da ekonomik kriz dolayısıyla ayrımcılığa uğradılar. Bu ayrımcılık ise, Müslüman azınlığın serbest meslek sahibi olmasını sağladı. Danca problemini aşan ikinci ve üçüncü nesil bu konuda başarılı olarak, işveren konumuna geldi. Dernekleşme faaliyetleri bu dönemde daha da sistemleşip, başta cami ve onu kuşatan Mescid-i Nebevî ve Ashâb-ı Suffa benzeri kompleksler hayata geçirildi. Ancak yasal dinî cemaat statüsünde olmadığı için, Danimarka’da hâlâ kubbeli ve minareli cami görmek mümkün değildir.

Müslüman nüfus, 2006 tarihli verilere göre 170.000-200.000 arasındadır. Bu rakama rağmen, Danimarka’da ikinci büyük din olan İslamiyet, cemaat statüsünün dışında bırakılmıştır. Onlardan daha az nüfusa sahip olan Katolik kilisesi, Metodistler, Baptistler ve Yahudiler ise, yasal dinî cemaat statüsüne sahiptirler.

Danimarka Anayasası, din ve vicdan özgürlüğünü temel hak olarak kabul etse de pek çok yerde olduğu gibi İslam dini hakkında eskiden beri var olan menfi propagandalar, süregelen birtakım sıkıntılara sebep olmaktadır.

 

(*) Kuyucuoğlu, İsa, (2005) “Danimarka’da Dinin Statüsü, İslam ve Müslümanlar”, Avrupa’da İslam, editör: Kadir CANATAN, Beyan Yayınları, İstanbul ve ayrıca İsa Kuyucuoğlu ile kişisel görüşme.

 

İBNİ FADLAN: (Ahmad ibn Fadlan ibn al-Abbas ibn Raşid ibn Hammad) Onuncu yüzyılda yaşamış bir Arap din bilgini ve gezginidir. Seyahatnamesi meşhurdur. Hayatı ile ilgili bilgi kendi kitabında yazdıklarıyla sınırlıdır. 921 yılında, İdil Bulgarlarına elçi olarak gitmiş. Bu seyahatini kaleme almıştır. Ayrıca uzak kuzey ülkelerine yaptığı elçilik seyahati de vardır. Bu seyahati, 13. Savaşçı ismiyle film de yapılmıştır. Bu filmde İbni Fadlan rolünde Antonio Banderas oynamıştır. Alttaki resimde filmin afişini görüyorsunuz.