TR EN

Dil Seçin

Ara

Biz Fethin Çocuklarıyız

Bilelim ki biz fethin çocuklarıyız... Fetih bizim için bir varoluş biçimidir, bir duruş tayinidir, hayata ruh üfleyen şenliktir...

Ne ki bize fethi yanlış anlattılar şimdiye dek... Toprak zaptetmek, coğrafyalar, iklimler işgal etmek, elde kılıç cenk etmek diye anlatıldı sadece...

Hayır, bu değil, ülkelerin fethi sadece bir sonuçtur.

Dün Mekke’yi, Kudüs’ü, Kurtuba’yı, İstanbul’u fetheden mübarek insanlar, önce Allah’la aralarındaki engelleri kaldırmış, yüreklerini göğe çevirmiş, içlerinde cenk etmişlerdi. Önce kalplerinin kapılarını açmış, varlıklarını O’na adamışlardı. Çünkü onlar fethin anlamını gönüllerin hakikate açılması, gönüllerle hakikat arasındaki engellerin kaldırılması olarak bellemişlerdi.

Fetih, bir yönüyle, kanın yürüyüşüne engel olan tıkanmış damarların açılması demekti. Açılım, merkezden çevreye doğru olur. Merkezi sağlama almadan, merkezin üzerindeki perdeleri kaldırmadan çevreye, başkalarına, başka diyarlara el uzatacağını zannedenler ne de çok yanılıyor.

İşte bu nedenle fetih önce içimizde, aklımızla kalbimiz arasındaki dialogta, düşüncelerimizle davranışlarımız arasındaki ahenkte, ideallerimizle yaptıklarımız arasındaki orantıda kendini göstermeli değil midir?

Fetih önce, ailemizde, eşimize yaklaşımımızda, çocuğumuzun dilini anlamamızda, evimizi bir konut olmaktan çıkarıp içinde huzur ve sükunet dokunan bir mesken haline getirmemizde değil midir?

Fetih önce komşumuza selam verip tebessüm etmemizde, yetimin başını okşamamızda, karnı ekmeğe aç olanlarla birlikte, aklı ve kalbi hakikate aç insanlara elimizi uzatmakta değil midir?

Fetih önce işyerinde, yalana, talana, adaletsizliğe geçit vermeden, haksız rekabete girmeden, iş arkadaşının arkasından konuşmadan, başkalarının ayağının altını oymadan mertçe yaşamakta değil midir?

Fetih, manevi ve maddi gelişim seyrini durdurmadan, durgun bir su gibi kokuşmadan, daima yukarıya hep yukarıya doğru yükselmede, yerden semaya yönelmede değil midir?

Fetih bugün, aklı karışık, duyguları dolaşık, sağda solda serseri mayın gibi dolaşan çocuklara, gençliğe bir işaret taşı olmakta, bir model teşkil etmektedir.

Fetih bugün, nesne eksenli bir uygarlık anlayışından, insan odaklı bir medeniyet algısına yönelmektedir.

Hedefimiz, insan merkezli medeniyet, yürek odaklı fetih, aile temelli toplum, hakikat esaslı gençlik’tir.

İçinde bulunduğumuz zamanlar, gövdenin ve hazzın egemen olduğu, insanın makine homurtularının arasında kaybolduğu, toplumu ayakta tutan temel değerlerin hor görüldüğü zamanlardır. Dolayısıyla biz ‘Fetih, asıl şimdi!’ diyoruz.

Fetih gerçeğinin hayatımızın bütün aşamalarına girmesi, vücudumuzun her bir hücresinde dile gelmesi gerektiğine işaret ediyoruz. Eğer tarihin herhangi bir diliminde bir şey bir kere yapılmışsa, bu bugün de yapılabileceği anlamına gelir.

Unutmayalım ki, İstanbul kapılarını zorlayan şehitler ve gazilerin pek çoğu önce ve bizzat kendi içinde nefs düşmanıyla savaşan kahramanlardı. Onlar öncelikle birer maneviyat kahramanı idiler. Seccadede dua gözyaşları döküp, bu duaları en büyük gülleler halinde düşmanın üzerine atmışlardı. Dürüstlüğün, adaletin timsali olarak, önce örnek olmuşlardı. Maddi fethe giden yolda manevi yolları açmışlardı.

Biz bugün burada bu görevle vazifeliyiz. Tarihi yeniden kurmak, ufkun ötesine bakmakla görevliyiz. Fakat tarihi kurmak önce kendi içimizi kurmaktan geçiyor. Ufka bakmak önce ayak ucuna bakmaktan geçiyor.

Ey fethin çocukları! Fetih yeniden bizi çağırıyor, tarih yeniden bizi çağırıyor. Mekke, Kudüs, Kurtuba, İstanbul bizi çağırıyor. Kalbimiz bizi çağırıyor, İnsanlık bizi çağırıyor...

(Yusuf Özkan Özburun)