TR EN

Dil Seçin

Ara

EN ÜSTÜN HEKİM

Konfüçyüs’e ülkesinde iyi hekim bulunup bulunmadığını sorduklarında, “Şu dağın ardındaki hekim, hastaları görür görmez sorunlarının ne olduğunu hemen anlar” demiş.

Soranlardan biri “bu durumda ülkenin en üstün hekimi odur” deyince, “Hayır” cevabını vermiş Konfüçyüs, “Ondan daha iyisi öbür dağın ardında oturur. O, verdiği ilaçlarla, en ağır hastaları yataktan kaldırır.”

“Öyleyse ülkenin en iyi hekimi o olmalıdır herhalde” diye sorulunca Konfüçyüs şöyle cevap vermiş:

“İki köy ötedeki hekim en üstünüdür. Çünkü o, insanlara hasta olmamanın yollarını gösterir.”

 

 

YOKUŞ MÖNÜSÜ

Merhum Yahya Kemal fazla kilolu olduğu için bir yokuşu çıkarken nefes nefese kalır. Ve kendini yol kenarında gördüğü sandalyeye zor atar. Fakat oturduğu sandalye bir lokantanın müşterileri için dışarıya koyduğu sandalyedir. Müşteri geldi zannıyla lokantadan bir garson neşeyle seslenir:

“Buyruun beyim ne alırsınız?”

Yahya Kemal tebessüm ederek cevap verir:

“Evlât, müsaade edersen biraz nefes alacağım.”

 

 

ROMANDAN ANLAMAK

Tanıdıklarından biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar. Neyzen beğenmediğini söyleyince, adam kabullenemez ve der:

“İyi ama; siz hiç roman yazmadınız ki!”

Neyzen Tevfik şu güzel ve yerinde cevabı verir:

“Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bugüne kadar hiç yumurtlamadım.”

 

 

SERGİ ZİYARETÇİLERİ

Bir ressam eserlerini sergiler. Açılışa onun yazar arkadaşı da gelir. Açılışa katılan ekabirden insanları görünce, ressam arkadaşına der ki:

“Kutlarım sergi açılışına bakanlar bile gelmiş.”

Eserlerinin hiç satılmadığından dertli ressam da şu karşılığı verir:

“Ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi!”