Bir tavus kuşu bir bağda bir kargaya rastlamıştı. İkisi birbirlerini dipten tırnağa süzdüler ve sonra lâfa tutuştular. Tavus, kargaya:
“Ayağına giymiş olduğun bu kırmızı çizme benim sırmalı atlastan ve renkli ipekten elbiseme lâyık.” dedi. “Sanırım, yokluk gecesinin karanlığından varlık âleminin aydın sabahına çıkarken, çizmelerimizi yanlış giymişiz. Ben senin siyah pabuçlarını almışım, sen de benim kırmızı çizmelerimi...”
Karga itiraz etti:
“Tam aksine! Bana göre, bir yanlışlık olmuşsa, elbiselerimizde olmuştur. Doğrusu, benim çizmeme senin kaftanın yaraşırdı. Galiba o gecenin uykusunda sen başını benim yakamdan, ben de başımı senin yakandan çıkarmışız.”
Aynı bağda ağır ağır yürümekte olan bir kaplumbağa, tavus ile karga arasındaki konuşmaların tamamını duymuştu. Daha fazla dayanamayıp, başını kaldırdı ve:
“Ey aziz dostlar!” diye seslendi. “Bu boş çekişmeyi bırakın lütfen. Allah her güzelliği tek bir kimseye vermemiş, bütün dileklerin dizginini tek bir mahlukun eline bırakmamıştır. Hiç kimse yoktur ki, ona başkalarında bulunmayan bir güzellik verilmesin. Yine hiç kimse yoktur ki, başkalarına verilmiş olan nimetlerden bir pay almış olmasın. Herkes kendi payına düşen nimetlerden hoşnut ve bulduklarından razı olmalıdır.”
(Molla Cami)