TR EN

Dil Seçin

Ara

Bitkilerde Ekonomik Kriz Ve Çareleri

Yakın zamanda ABD’de patlak veren ekonomik kriz, küresel bir hal alarak bütün dünya ülkelerini etkiledi. Az çok her ülke krizden nasibini aldı. Bankalar battı. Şirketler iflas etti. Dolar tavan yaptı. Borsalar çöktü. Bu haberleri günlerdir basından takip ediyoruz. Kriz kamuoyunun gündemini devamlı meşgul ediyor ve uzunca bir süre daha meşgul edeceğe benziyor. Uzmanlar krize çözüm önerilerinde bulunuyorlar. Hükümetler kendilerine göre gerekli tedbirleri almaya çalışıyorlar. Dünyada ekonomik krizler zaman zaman yaşanıyor.

Bitkiler de insanlar gibi canlılar âleminin bir üyesidir ve yeryüzünde topluluklar halinde yaşıyorlar. Bitkilerin de bazen strese ve krize girdiklerini bildiğim için acaba bu durumda bitkiler nasıl davranıyorlar? Ne gibi tedbirlere başvuruyorlar? Bu hususta bitkilerden hangi mesajları alabiliriz gibi soruların cevaplarını araştırdım.

Bitkiler açısından tabiatta hayat şartları sabit olmayıp değişkendir. Normal hayat sürerken bazı zamanlarda anormal şartlar hükmeder bitkiler üzerinde. Bu durumlarda bitkiler strese girerler. Son yıllarda çevre kirliliğinin artması ve küresel ısınma gibi sebeplerden ötürü kuraklık stresi etkisini daha çok göstermektedir. Bundan başka tabiatta bitkilerin karşılaştıkları soğuk, sıcak, tuzluluk, fırtınalar, elektromanyetik alanlar, zirai ilaçlamalar gibi birçok stres kaynağı mevcuttur. Ancak kuraklık stresi diğerlerine göre daha yaygın ve etkilidir. Kuraklık stresi şiddetlendiğinde bitkide susuzluk krizi baş gösterir. Anormal çevre şartlarına maruz kalan diğer canlılar göç ederek kurtulabilirler. Bitkiler ise kökleriyle toprağa bağlı olduklarından böyle bir kaçış yolu yoktur. Ancak Yüce Yaratan krize karşı koyabilmek için bitkilere birçok uyum ve direnç mekanizmaları bahşetmiştir. Susuzluk krizine giren bitkide acil önlemler paketi ve uzun vadeli önlemler paketi olmak üzere iki aşamalı mekanizmalar devreye sokulur.

Acil önlemler bitkinin yapraklarında uygulanır. Yaprakların alt yüzeyinde stoma adı verilen gözenekler vardır. Bunlar bitkinin dışa açılan otomatik pencereleridir. Normal şartlarda gündüz açılır, gece kapanırlar. Ancak kriz zamanında gündüz de kapatılırlar. Bu gözeneklerden fotosentez ve solunum için gerekli O2 ve CO2 gazlarının alış verişi yapıldığı gibi topraktan alınan suyun fazlası buhar halinde havaya verilir. Bu sırada yaprak yüzeyinde bir serinleme olur ki bu, güneşin yakıcı etkisini gideren bir vantilatör görevi yapar. Ancak susuzluk krizi baş gösterdiğinde gözenekler küçülür ve gerektiğinde tamamen kapatılır. Çünkü kuraklık durumunda toprakta yeterli su bulunmadığından kökler suyu emmede sıkıntıya girer ve kök hücrelerinden yapraklara kimyevi bir mesaj iletilerek “su alamıyorum, pencereleri kapat” denir. Mesajı alan gözenekler tedricen kapanmaya başlar. Bu şekilde bitkide su kaybı önlenmiş olur.

Gözeneklerin kapalı olması halinde gaz girişi olmadığından bitkide fotosentez azalır. Buna bağlı olarak bitkide büyüme de azalır. Fakat bir ehvenüşşer kaidesi olarak bu tercih yapılmak zorundadır. Bitkideki bu davranıştan ilham almak gerekirse günümüz ekonomik krizine karşı ilk yapılacak iş lüks tüketimi azaltıp israfı önlemektir. Vatandaşlar iktisatlı yaşamalı. Resmî ve sivil kurumlar da yetki alanlarında israfı önleyici tedbirleri almalı ve çeşitli kanallarla halkı bu hususta bilgilendirmelidir.

Susuzluk krizine giren bitkide gözeneklerin kapatılması yanında yaprakta bulunan epiderma hücreleri de aynı mesajı aldıklarından bu hücrelerde mum sentezi başlar ve üretilen mum, yaprak yüzeyine salgılanarak burada bir mum tabakasının oluşumu sağlanır. Bazı bitkilerde ise mum tabakası yerine yaprak yüzeyinde tüy sayısında artış olur. Tahıl bitkileri gibi şerit yapraklı bitkilerde ise yapraklar rulo şeklinde kıvrılarak yüzey küçültmesi yapılır. Bütün bu mekanizmaların amacı yaprağı güneşin yakıcı etkisinden korumak ve su kaybını önlemektir. Çünkü gözenekler kapalı olduğundan suyun buharlaşarak serinleme yapma imkânı kalmamıştır. Bu durumda güneşin yakıcı tesirine karşı mum tabakası bir yalıtım malzemesi gibi mantolama görevi yapar.

Yaprak tüyleri ise güneş ışınlarını kıran bir kalkan görevi yapar. Böylece gözeneklerin kapanmasından doğacak mahzurlar en aza indirilmiş olur. Bu durumdan alacağımız mesaja göre ekonomik krize karşı hükümet yetkililerinin ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek ekonominin zarar görmesini önleyecek acil önlem paketi hazırlayıp kamuoyunu bilgilendirerek rahatlatmaları ve her türlü spekülatif söz ve faaliyete karşı ekonomiyi koruyucu tedbirleri almaları gerekir.

Yapraklarda bu tedbirler alınırken toprak altında da boş durulmaz, uzun vadeli önlemler paketi uygulamaya konulur. Kuraklıktan dolayı toprak gözeneklerinde su yok denecek kadar azalmış olduğundan az miktardaki bu sudan istifade için köklerde emici tüy sayısı artırılır. Böylece toprağın en ücra gözeneklerindeki suyun emilme imkânı doğar. Bu da çare olmazsa kök parankim hücrelerinde önceden depolanmış olan nişasta taneleri enzimler tarafından parçalanarak enerji elde edilir. Bu enerji kullanılarak kök hücre zarlarında bulunan taşıyıcı enzimler vasıtasıyla toprak gözeneklerine bağlı olan su molekülleri aktif transport yoluyla alınmaya çalışılır. Diğer taraftan bitkilerin çoğu kazık kök adı verilen bir ana köke sahiptirler. Susuzluk krizinde bu kök daha fazla uzayarak kök seviyesinin çok aşağısındaki derinliklerde bulunan taban suyuna ulaşmaya çalışır.

Mesela deve dikeni denilen bir bozkır bitkisinin toprak üstü kısmı çok kısa olduğu halde kuraklık durumunda kazık kökü 10 metreden fazla derinlere kadar uzayabilmektedir. Kökteki büyüme hemen gerçekleşecek bir şey olmayıp uzun vadeli tedbirlerdendir. Böylece bitkinin kök sistemi daha güçlü hale gelir ve bir daha krizle karşılaştığında bunu kolayca atlatmasını sağlar. Bitkide toprak altında meydana gelen bu tedbirleri dikkate aldığımızda ekonomik krize karşı toplumda atıl durumda olan ve yastık altı tabir edilen rezervlerin kullanımı teşvik edilmeli ve üretimi artırmada kullanılması için çareler aranmalıdır. Bitkiler krizi aşmada kendi iç yapılarındaki mekanizmaları devreye sokuyorlar.

Biz de kriz döneminde kendi iç dinamiklerimizi harekete geçirmeliyiz. Bitkide uzun vadeli çözümler çoğunlukla toprak altında köklerde alındığı gibi biz de köklerimizden alacağımız güçle kolları sıvamalı ve toprak altı zenginliklerimiz olan madenler, doğal gaz ve petrol gibi kaynaklarımıza ulaşmaya ve onları çıkarıp kullanmaya çaba harcamalıyız.

Bitkilerde ilginç olan bir diğer husus da kriz sırasında bitkilerin gövdeleri ve yaprakları büyümediği halde bitkilerde üreme organları gelişir ve bitkiler çiçek açarak tohum verirler.

Tohumlar toprağa düşer ve böylece bitkinin nesli devam eder. Bu, uzun vadeli, geleceğe yönelik bir yatırımdır ve ben ölürsem çocuklarım yaşasın hissiyle yapılan bir davranıştır.

Krizin kelime anlamı iki yönlü olup hem tehlike hem de fırsat anlamına gelir. Bu sebeple karşılaştığımız ekonomik krizde ülkemiz için gerekli tedbirleri zamanında alırsak krizi fırsata dönüştürebilir ve krizden güçlenmiş olarak çıkabiliriz.

Bitkiler hal dilleriyle daha nice mesajlar veriyorlar da farkında değilizdir. Bakmayın onların sessiz ve sakin duruşlarına. Onlar hal ve davranışlarıyla konuşarak bize de dikkat edin diyorlar. Değil mi!