TR EN

Dil Seçin

Ara

Efendi ve Köleler

Batılı bazı psikologlar, nefisle ruhu birbirine karıştırmak gibi affedilmez bir hataya düşüyorlar. Bizdeki taklitçiler de aynı hatayı tekrar ediyorlar. Sonuç, nefsin isteklerini sanki ruhun arzularıymış gibi kabul etmek, psikolojik açıklamaları bu yanlış kabule dayandırmak oluyor. İşte tavsiyeleri:

“Hiçbir arzunuzu bastırmayın, içinize atmayın, bir an önce tatmin edin.”

Bu fikirler kabul de görüyor. Günahlar, bilimsel kılıklara bürünerek yasallaşıyor. Böylece, azgın tutkularına sınır koymayan “bilimsel sapıklar” ve “aydın zalimler” çoğalıyor. Zayıflar eziliyor, masumlar lekeleniyor, kuzular kurtlara yem yapılıyor…

Halbuki ruh ayrı, nefis ayrı varlıklar. İkisi aynı kişide bulunmakla birlikte, özellikleri taban tabana zıt… Birinin hoşlandığından diğeri tiksinir.

Nefis, kötülüklere tutkundur. Lügatinde “doymak” kelimesine yer yoktur. Hep daha fazlasını ister. Şımarıktır, isyancıdır, yüzsüzdür. Aldıkça daha çok kuvvetlenir. Sonunda öyle bir yere gelir ki, “hayatın gayesi zevktir” yargısını verdirir insana.

Sorumluluktan kaçar. İlkeler, kurallar, yasalar onun en sevmediği kavramlardır. Ahlâkı da bunun için sevmez. Dine bu yüzden düşmandır, yok etmek ister onu… Çünkü başıboş olmadığını, hayvan gibi istediği yerde otlayamayacağını, ibadet için yaratıldığını hatırlatıyor insana. Allah’a isyanın nankörlük olduğunu söylüyor…

Ruhun da kendine özgü gıdaları var… O, gerçek ilimle olgunlaşır, ibadetle nefes alır, düşünmelerle yücelere erer. Yaratıklardaki harika sanatları görerek Rabbini düşünmek, kendine verilen nimetler için şükretmek en önemli görevidir. Bu yolla, geçmişin acılarından ve geleceğin kaygılarından kurtulur… Teslim olup, tevekkül edip huzura kavuşur.

Organlar, yaptıkları işe göre kıymet alırlar… Düşünen ruh, bu gerçeğin farkına varır. Bilir ki, sadece maddî zevkler için kullanılan yetenekler değerlerini yitirirler. Aklını midesine, kalbini cinsel isteklerine hizmet ettirenlerin mutlu olmaları mümkün mü?

Efendilerin uşaklara köle olduğu yerde mutluluktan söz edilebilir mi hiç!