Lizzy Gray, 1860 yılında öldüğünde bir hayli yaşlıydı. “Yaşlı Lizzy” adıyla bilinirdi. Kendisi Afrikalı bir kadındı. Sonradan köle yapılmıştı. Doktor olan efendisi E. J. Mims, ölümü üzerine yerel gazeteye bir ilân verdi. Edgefield Advertiser gazetesinde çıktı bu ilân. Efendisinin anlattığına göre vefat ettiğinde bu teyze, en az 127 yaşındaydı. Afrika’dan kaçırılmadan önce orada yaşayan Müslüman bir kadındı kendisi. Memleketindeyken bir miktar medrese eğitimi de almıştı. Hatta esaret hayatından önce tam dört çocuğu vardı. Amerikan devrimi zamanında, bir İngiliz gemisiyle Amerika’ya götürüldü. Devamını köle olarak yaşamak zorunda kaldığı uzun hayatı boyunca inancını muhafazaya çalıştı. Lakin bu hiç de kolay değildi. Çok geçmeden Methodist kilisesine gitmek durumunda kalan Yaşlı Lizzy, asıl ve ilk dini Müslümanlıkla, zorunlu ve yeni dini Hristiyanlığı birleştirmişti. Efendisine göre hayatı boyunca hep “İsa Mesih’in ilk kiliseyi Mekke’ye kurduğunu” söyleyip durmuştu.
Lizzy Gray’i kaçıran köle tacirleri bu işi uzun zamandan beri yapıyorlardı. Yüzyıl önceki durum da hiç farklı değildi. Meselâ, Gambiya’daki bir baskın sırasında yüzlerce zenci toplanıp gemilerle Amerika’ya sevk edilmişti. Bunların tamamı o bölgeden değillerdi. Aralarında Senegal’in Bundu bölgesinden olmakla birlikte ticaret için Gambiya’da bulunan Ayuba (Job) Suleiman Dijallo da vardı. 1730’lu yıllarda esarete düşen Job ibn Solomon çok eğitimli bir tüccardı. Ancak baskın yapanların gözünde ordaki herkes köleydi. Çünkü zenciydiler.
Job’un babası Bundu’da imamdı. Job’un Afrika’daki adı Ayuba ibn Süleyman ibn İbramim Jallo idi. Esarete düşmeden önce iki hanımı ve çocukları bulunan Job, âlim bir aileden geliyordu. Amerika’ya getirildikten sonra Maryland Eyaleti’nde Annapolis’e götürüldü. Orada V. Denton’a satıldı. Mr. Denton, daha sonra Job’u Kent Island’dan Mr. Alexander Tolsey’e sattı. Esaret hayatı boyunca hep hürriyetini kazanacağı günü düşünen Job’un ilim sahibi bir insan (o zamanlar köle) olduğu gözden kaçmıyordu. Kendisi hakkındaki raporlara göre Job, son derece medenî, zarif, zeki ve tevhid ehli bir insandı. Sadece okuma yazma biliyor değildi, Job aynı zamanda bir Kur’an hafızıydı. Köleyken ibadetini yapması konusunda kendisine mümkün her türlü kolaylığı sağladılar. Âlim bir kölenin alabileceği hürmeti gösterdiler.
Maryland’deyken babasına bir mektup yazan Job’un mektubundan bir vesileyle Georgia Eyaleti’nin kurucusu James Oglethorpe’in haberi oldu. Mr. Oglethorpe, Job’un hürriyetini “satın alma”sı konusunda yardımcı oldu. Pek az köleye nasip olan birşeydi bu. Job ülkesine ve ailesine İngiltere yoluyla gitti. İngiltere’deyken Royal African Company’de çalışan Job, Londra’da bulunduğu süre içerisinde hafızasından üç nüsha Kur’an-ı Kerim yazdı. 1734 yılında beş altı yıllık esaret hayatı bitince Afrika’ya döndü. Hür bir şekilde evine ve ailesine kavuştu. Aile fertlerinin hepsi sağdı ve onu bekliyorlardı.
Kaçırılan kölelerin büyük çoğunluğu dinlerini korumaya çalışsalar da, uzun vadede başarılı olamadılar. Ne özgürlüğün ne de cemaatin olmadığı bir yerde işte ancak bir kuşak ayakta durabiliyorlardı. Köleler kendi memleketlerine, Afrika’ya dönmek istemelerine rağmen bu çoğunlukla mümkün olmuyordu. Dönebilen kölelerin önemli bir kısmı yıllarca çalışıp para biriktiriyordu. Daha sonra kendi “kendi”lerini sahiplerinden satın alıyorlardı. Ancak ondan sonra dönebilen kölelerden biri de hikâyesini okuduğunuz Ayuba ibn Suleyman ibn İbrahim Jallo’ydu. Hakkında Amerika’da kayıt tutulan ilk Müslümanlardan biri olan Ayuba’nın Amherst College’daki resminin etrafındaki çerçevede şu yazıyor: Job, son of Solliman DGiallo, High Priest of Bonda in the Country of Foota, Africa.
Merhum Malcolm X’in biyografisini yazan ünlü Amerikalı yazar Alex Haley “Kökler” isimli kitabında kendi büyük büyük dedesi Kunta Kinte’yi anlatır. 1767 yılında kaçırılarak köleleştirilen Kunta Kinte de Gambiya’daki Juffure köyündendi. Maryland’a getirildikten sonra Virginia’daki bir çiftliğe satılan Kunta Kinte, 17 yaşında kaçırılmış olmasına rağmen İslâmiyeti ve Kur’an’ı unutmamak için elinden geleni yaptı. Genç yaşlarında unutmamak için çamura Arapça ibareler yazan Kunta Kinte, esarete düştükten sonra her gün namazını kıldı.
Kunta Kinte gibi pek çok Müslüman köle Kur’an’ı unutmamaya çalıştılar. Kayıtlara göre South Carolina Eyaleti’nde yaşayan bir köle Kur’an’dan dört sureyi Kur’an alfabesiyle yazmıştı. Kaptan David Anderson’un kölesi olan bu şahıstan başka çoğunluğu Kur’an olmak üzere Arapça metin yazdıklarına dair kayıt bulunan sekiz köle daha vardı. Hepsi de kaybolan hürriyetleriyle birlikte benlik ve hafızalarının da kaybolmaması için çırpındılar.
Kaynak:
Amir N. A. Muhammad, Muslims in America: Seven Centuries of History (1312-2000) (Bestville, MD: Amana Publications, 2001)