Amerikan yerlisinin toprakla özel bir ilişkisi vardı. Onun için toprak üzerinde yaşanan bir yer; insanı, hayvanı ve bitkisiyle bütün bir yaşam alanıydı. Avrupa’dan gelme göçmen için ise toprak “arazi” demekti. Mülktü. Alınıp satılırdı. Avrupa’dan yeni kıtanın kıyılarına vuran bu yeni “dünya görüşü” yüzünden ağaçlar hızlıca “kereste”ye, topraklar “arazi”ye, insanlar “köle”ye dönüştüler. Ticarî çiftlikler ve göçmen gruplardan oluşan muhtelif eyaletler zamanla bir araya gelip birleştiler. Amerika bir ticaret medeniyeti olarak yükseldi.
Amerika Birleşik Devletleri irili ufaklı toplam 50 eyaletten oluşuyor. İngilizler’den bağımsızlığını kazanan Birleşik Devletler iki yüzyıl önce şimdiki ABD’nin sadece doğu kısmından oluşuyordu. Ortası Fransız sömürgesi, batısı ise Meksika toprağı idi. Sömürgecilik ve cihan hakimiyetinde İngilizlerle yarışan Fransızlar Amerika’nın üçte birini ellerinde tutuyorlardı. O zamanlar Amerika kıtasındaki toprak çok da değerli sayılmazdı. Çok yatırım gerektiriyordu. Yerleşimden, yerlilerin “temizlenme”sine kadar bir dizi sıkıntısı vardı müstemleke topraklarının. Napolyon Bonaparte liderliğindeki Fransızların asıl önem verdiği şey bugünkü Haiti civarındaki topraklarını muhafaza etmek, Amerika’daki kaynakları orası ile beraber değerlendirmekti. Ne var ki, Fransızların Yeni Dünya rüyası Haiti’deki Köle İnkılabı ile suya düştü. Zira, Haiti’de köleler ayaklanıp idareyi ele almakla kalmadılar, Fransız birliklerini de bozguna uğrattılar. Avrupa tarih kitaplarında bahsi geçmeyecek şekilde görmezden gelinen bu Inkılab-ı Kebir’in Fransızlara maliyeti çok ciddi oldu. Zira Fransızlar Amerika’da kontrolleri altında bulunan Louisiana bölgesinin tek başına çok şey ifade etmeyeceğini düşünme hatasına düştüler. Avrupa içindeki muhtemel savaş hazırlıkları da kaynak sorunu doğurunca dünya tarihinin en büyük emlak alımı için kapı aralanmış oldu. Fransızlardan bir miktar toprak “satın” almak için uğraşan Amerikalı liderler kokuyu almakta gecikmediler.
Amerika’nın fırsatçı liderleri hemen devreye girip Louisiana bölgesini “satın” almak için teşebbüste bulundular. Amerika’nın meşhur başkanlarından Thomas Jefferson; James Monroe ve Robert Livingston’u Paris’e müzakerelerde bulunmak üzere gönderdi. Fransızların bütün bir Louisiana’yı satmak istediklerini öğrenen Amerikalılar büyük bir sevinçle anlaşmayı imzaladılar. 30 Nisan 1803 tarihli bu anlaşma gereği Fransa Louisiana’yı ABD’ye 15 milyon dolar karşılığı sattı. Mississippi Vadisi’nden Rocky Dağları’na uzanan toplam 2 milyon kilometrekarelik bir toprak parçasıydı bu. Bugünkü Louisiana Eyaleti dışında Arkansas, Missouri, Iowa, North Dakota, Texas, South Dakota, New Mexico, Nebraska, Kansas, Wyoming, Minnesota, Oklahoma, Colorado and Montana eyaletlerinin bir kısmını veya tamamını içeren bu devasa bölge Amerika’yla birleşti. Amerika’nın büyüklüğü bir günde tam iki katına çıktı. Fransızlar tarihlerinin en büyük hatalarından birini yapmış oldular. Amerika çok ucuza dünya tarihinin en büyük “satılık arazi”sini kapattı. Bundan tam iki yüzyıl önce gerçekleşen bu alımı Amerikalılar halen belli aralıklarla kutluyorlar.
Unutmamak gerekir ki, Amerikalılar daha sonra California’yı Meksikalılardan zaptettiler. Altına Hücum eden Amerikalılar bir okyanustan ötekine uzanan bütün bölgeyi ele geçirdiler. Daha sonra fırsat ellerine geçtiğinde Ruslardan bugünkü Alaska’yı çok ucuz fiyata satın aldılar. Şimdi orada petrol çıkıyor.
Biri çıkıp Amerika bir ülke değil büyük bir “arazi” derse çok da yanlış olmaz. Ne de olsa orada “insan”lar yerine “tüketici”ler yaşıyor.