TR EN

Dil Seçin

Ara

Zaman: En Kalın Perde

Bir maraton koşucusu, koşuyu bitirdiğinde durağan birine göre saniyenin trilyonda biri kadar genç kalır.

Saatte 1000 km hızla giden bir uçakta 24 saat yolculuk ederseniz saatiniz saniyenin 25 milyonda biri kadar geri kalır.

Saatte 120 km hızla giden bir otobüste 8 saat yolculuk ederseniz saatiniz saniyenin 6 milyarda biri kadar geri kalır.

Işığın boşluktaki hızı, farklı hızlarda hareket eden her gözlemci için aynıdır ve değişmez. Bunun tek açıklaması hareket eden gözlemcilerin hızlarıyla orantılı olarak zamanın yavaşlamasıdır. 

Bunlar deneysel verilerdir.

Einstein bir gün İsviçre’nin Bern şehrindeki işyerinden evine dönerken tramvaya biner. Tramvay yolu kent meydanındaki saat kulesinin tam karşısındadır. Evine doğru hareket ettiğinde, gittikçe ondan uzaklaşmış olur.

Birden aklına şu soru geldi: “Tramvay ışık hızı ile hareket ediyor olsaydı ne olurdu?” Şu sonuca ulaştı: “Işık hızı ile uzaklaşırken, saatten yansıyan ışınlar onun gözüne ulaşmayacak ve yelkovanın hareketini algılaması mümkün olmayacaktı. Yani zamanın akışı, tramvaydaki gözlemci Einstein için durmuş olacaktı. Zaman, kendisi için durmuş iken diğer her şey ve herkes için akmaya devam edecekti.”

Bütün bu bilgileri şunun için sıraladım:

Her şey sürekli değişir ve değişken olan her şey de üründür, yani yaratılmıştır. Yaratılmış olan belki de en büyüleyici şey de ‘zaman’ın ta kendisidir. 

Yaratıcı nasıl ki mekândan münezzeh ise zamandan da münezzehtir. Mekânı yaratan nasıl O ise, zaman dediğimiz şeyi yaratan da O’dur.

Gayb ve gaflet perdesinin en kalın tarafı da zaman konusundadır. O yüzden Allah, Asr suresinde “akıp giden zamana” işaret eder.

Einstein, Maxell, Galileo, Lorentz, Fitzgerald gibi bilim adamlarının ispatlayabildikleri kadarıyla dahi zamanın hıza bağlı olarak bir gözlemciye göre değişebildiği, hatta o gözlemci için zamanın duracağı yazılıp çizilip hesaplanmışken, zamanın ve mekânın dışında olan Allah’ın geçmişi ve geleceği gözlemliyor ve her şeyi biliyor olması hiç de garipsenecek bir şey değildir.

Bir an için ışık hızına ulaştığınızı ve zamanın sizin için durduğunu ve olup biten her şeyi seyrettiğinizi düşünün!

Allah’ın “Oku!” emrine muhatap olan insanın kainatı ve hadiseleri “Yaratan Rabbin adıyla” bilimi kullanarak okuması ve kalbindeki imanı daha da canlı hale getirmesi ne muhteşem bir şey!

Sizce de öyle değil mi?