Donalt Kuspit’in ‘Sanatın Sonundan Sonra’ isimli kitabında anlattığı ve Kierkegaard’tan aktardığı öyküye göre bir ressam kıpkırmızı boyanmış bir tablo yapar.
Ona “Bu nedir?” diye sorulduğunda, “Musa’nın Kızıldeniz’den Geçişi Tablosu” der.
“Musa nerede?” diye sorduklarında “Karşıya geçti” der.
“Peki Firavun ve adamları nerede?” diye sorulduğunda, “Boğuldular” der.
Sadece kırmızıya boyanmış tabloya bakıp “Peki bu ne?” dediklerinde “Kızıldeniz” cevabını verir.
Bu size fıkra gibi gelebilir ya da yok artık diyebilirsiniz… Fakat gerçekten de üstteki anlatılan öyküden yıllar sonra, yani 20. Yüzyılın sonlarında bu artık ciddi bir sanat diyaloğu olabilir. Mesela Marcia Hafif adındaki bir Amerikalı ressamın, dümdüz boyadığı kıpkırmızı tabloları birçok sanat müzesinde görülebilir. Kierkegaard’ın bir nükte olarak anlattığı Kızıldeniz çoktan müzelerde yerini aldı bile.