TR EN

Dil Seçin

Ara

İslâm, Kılıç Zoruyla Yayılmadı! / Tarih

İslâm’ın ruhunu anlayan bir insan, diğer insanların ya dinde kardeşi ya insanlıkta eşi olduğu gerçeğini de anlar. Bu üstün ahlakı kavramış olanlardan biri de, Emir Abdulkadir’di. Cezayir’i işgal eden Fransız sömürgecilerine karşı otuz yıl amansız bir mücadele verip sonunda Fransızlara esir düşen efsanevî komutan Emir Abdulkadir, işgal rejimi tarafından Şam’a sürgün edilir. 1860 yılında başgösteren ayaklanma sırasında 14.000 Şamlı Hristiyanı himayesine alarak mutlak bir ölümden kurtarır.1 Bunun üzerine Papa, Emir Abdulkadir’e Pie IX nişanını verir. Verir vermesine de, çok değil yaklaşık bu tarihten 80 yıl sonra, 1940’ta Fransa, özgürlük mücadelesi veren sömürgesi Cezayir’de korkunç bir katliama girişir. Sonuç bir milyon şehid.

Hiç kuşkusuz, inanç özgürlüğü konusunda diğer dinlerin mensupları, Müslümanların gösterdiği performansı sergileyememişlerdir. 1572 yılında Fransa’da gerçekleşen Saint Barthélemy katliamında Katolikler yalnızca Paris’te birkaç gün içerisinde 3.000’den fazla insan katletmişlerdi. Citeaux piskoposu Arnald Amaralicus, sapık olduklarından kuşkulanılan Béziers kenti sakinleri için ne yapılması gerektiğini soranlara kısa bir cevap vermişti:

“Tümünü öldürün! Tanrı, kendinden yana olanları tanır!”

Bu fetva üzerine yaşına ve cinsiyetine bakılmaksızın 20.000’e yakın insan kılıçtan geçirildi ve kent yağmalandı.

Hristiyan fanatizminin en büyük kurbanı hiç kuşkusuz Endülüs Müslümanlarıdır. Yaklaşık yedi asır İslâm medeniyetinin beşikliğini yapmış olan Endülüs’ün bugününe bakanlar, Hristiyanlık’la İslâm’ın farkını kolayca anlayabilirler. Leon ve Kostil Ferdinand’ının Müslümanları soykırıma tâbi tutarak Kurtuba’yı ele geçirip son kale Gırnata’yı da haraca bağladıklarında, İspanya’nın yerli halkından sonucunun ölüm olduğunu bile bile yine kitleler halinde İslâm’ı seçenler oluyordu. Bu gerçeği gören ünlü İngiliz tarihçi Carlye, İslâm’ın kılıç zoruyla yayıldığı oryantalist tezini şöyle çürütüyordu:

“Haydi, siz de kılıcınıza sarılın, bakalım kılıçla oluyor mu?”

 

Kaynak:

1- Kasım Sadullah, Hayatu’l Emir Abdulkadir, Şirketu’l-Vatani, Tunus, 1974