TR EN

Dil Seçin

Ara

Plastik Yiyen Bakteriler Evrimin Eseri mi?

Plastik Yiyen Bakteriler Evrimin Eseri mi?

Plastik 19. Yüzyılda keşfedilmiş ve zamanla çeşitli plastik türleri üretilmiştir. Hepsinin ortak özelliği ısıtılınca kolayca yumuşayıp kalıba sokulabilme ve soğuyunca sertleşerek istenen şekli alma özelliğidir. Bu yüzden mutfak malzemelerinden inşaat malzemelerine kadar sanayinin her alanında çok geniş bir kullanım alanı bulmuştur.

Ancak zamanla kullanım ömrünü dolduran plastiklerden ortaya çıkan atıklar çevrede birikerek kirliliğe yol açmıştır. Sentetik maddelerden üretildikleri için tabiatta parçalanmadan uzun yıllar kalabilmektedirler. Bu da çevre kirliliğinin bir diğer sıkıntılı boyutudur. Bilim insanları buna çözüm üretmekle meşguldürler.

Plastiği kullanmadığımız alan yok gibidir. Plastik malzemeler hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Ancak madalyonun öbür tarafına baktığımızda ise durum hiç de iç açıcı değildir. Yeraltı sularından okyanuslara, soluduğumuz havadan besin zincirinin en uç halkasına kadar plastik girmiştir. Yani boğazımıza kadar plastiğe batmış durumdayız. Her yıl yaklaşık 50 milyon ton miktarında üretilen plastiğin ancak çok küçük bir kısmı geri dönüştürülebiliyor ve bu ise pahalı ve aşırı enerji harcatan teknolojilerle yapılıyor.

2016 yılında, Japonya’da bir araştırma ekibi tarafından bir plastik çöplüğünde plastik yiyen bakteri türü keşfedildi. “Ideonella sakaiensis” isimli bakteri, plastiği sindirebilen “PETaz ve MHETaz” isimli iki özel enzim sayesinde bu işi yapıyor. Bu bakteri plastiği bir çeşit besin olarak yani enerji kaynağı olarak kullanıyor. 

Bu keşif, plastik kirliliğinden kurtulmada bir ümit olmuştur. Ancak bakterinin plastiği sindirmesi çok yavaş olduğundan henüz bu bakteriyi kullanarak bu işi başarmak şimdilik yeterli görünmüyor. Onun için bilim insanları bu alandaki çalışmalarını sürdürüyorlar. Laboratuvarda bu bakterinin daha hızlı plastik yiyen yeni varyantlarını elde etmeye çalışıyorlar. Yani bu işte görevli enzimleri birleştirerek bakterinin plastiği sindirme hızını artırma çalışmaları var. Bu çalışmalar başarılı olursa belki o zaman bakterileri kullanarak plastik kirliliğinden kurtulabiliriz.

Bu bakterinin keşfinden sonra evrim görüşünü benimseyenler hemen devreye girip olayı evrime bağlamaya çalıştılar. “Evrimin insanlığa kıyağı” şeklinde başlıklar atarak evrim propagandası yapıldı. Güya bu bakteri türü eskiden yokmuş da sonradan evrimleşerek ortaya çıkmış diyorlar. Eskiden olmadığına dair bir delil mi var? Yok. 

Bunun açıklamasını şöyle yapabiliriz. Plastik yiyen bu bakteri türü, biz farkında olmasak da, eskiden beri tabiatta vardı. Ancak tabiatta plastik olmadığı için başka beslenme kaynaklarını kullanıyordu. Fakat bu bakterinin genlerinde plastiği parçalama ve sindirme özelliğine sahip enzimlerin genleri mevcuttu. Ancak bu genler inaktifti. Yani çalışmıyordu. Buna “gen represyonu (gen baskılanması)” denir. Ne zaman ki bu bakteri plastikle karşılaşıp temasa geçtiyse o zaman bu inaktif genler baskıdan kurtularak aktif hale geçti ve plastiği sindiren enzimler bakteride sentezlenmeye başlandı. Böylece bakteri, plastik yeme özelliği kazandı. Yoksa yeni bir bakteri türü meydana gelmedi. Biyolojide buna evrim değil “epigenetik” diyoruz. Kısaca, bir dış etkiyle temas sonucu baskı altındaki inaktif bazı genlerin aktifleşmesi diyebiliriz.

Henüz insanoğlu yeryüzünde yaratılmadan milyonlarca yıl önce gelecekte insanlığın petrole olan ihtiyacı için onu yerin altında depolayan Rabbimiz, bunun gibi, gelecekte plastiğin kullanılıp çevrede birikeceğini bilip onu yiyecek bakterinin genlerinde plastik yeme özelliğini kodlamıştır. Yakın geçmişe kadar plastik tabiatta bulunmadığı için bu genler inaktif halde kalmış, ancak bakteri plastikle karşılaşınca aktifleşerek plastik yeme özelliği kazanmıştır. Bakterideki bu özelliğin sonradan tezahürü evrim değildir. Çünkü yeni bir bakteri türü ortaya çıkmamıştır. Aynı bakteri türünün gizli kalan bir özelliği ortaya çıkmıştır o kadar. 

Buradan bir evrim çıkarmaya çalışmak bir kandırmacadır. Konuyu bilmeyenleri yanıltmaktır.