TR EN

Dil Seçin

Ara

“Saadet Asrından Öyküler” Dizisi

Sahabelerin Hayatlarından Hidayet Öyküleri / Nasıl Müslüman Oldular?”

Zafer Yayınları olarak üçüncü öykü dizimizin başladığını okuyucularımıza müjdeleriz. Bu öykü dizimiz, Saadet Asrından Öyküler” üst başlığını taşıyor ve üç farklı grup olarak toplanıyor:

1- Peygamberimizin Hayatından Seçilmiş Öyküler

2- Sahabelerin Hayatlarından Hidayet Öyküleri

3- Kur’an Âyetlerinden Vahiy Öyküleri


 

Bediüzzaman Said Nursî, sahabelerin Peygamberlerden sonra fazilet ve kemalât noktasında en yüksek mertebeye ulaşmış olmalarının hikmetlerini anlattığı sahabeler hakkındaki risalesinde, ilk olarak çok ehemmiyetli bir hususa dikkat çeker. Bu husus, sahabelerin Hz. Peygamberce (asm) muhatabiyet ve sohbetlerinin, O’nun Nübüvveti itibariyle olmasıdır. Yani, Hz. Peygamber (asm), sahabeleriyle Nebî olarak sohbet ediyordu. Zaten onlara, sohbet-i Nebevîyeye mazhariyetleri cihetiyledir ki Sahabe” (sohbet arkadaşları) denilmiştir.

İşte hidayet ve hakikat nurlarına mazhar olmada Sohbet-i Nebevîyye”, bir başka yol, metod ve yöntemin yerini almasının mümkün olmadığı, tabiri caizse telafi edilemeyecek” nuranî bir sırrı ihtiva eder. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadeleriyle, Sohbet-i Nebevîyye ne derece bir iksir-î nuranî olduğu bununla anlaşılır ki: Bir bedevî adam, kızını sağ olarak defnedecek bir kasavet-i vahşîyanede bulunduğu halde, gelip, bir saat sohbet-i Nebevîyyeye müşerref olur, daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir şefkât-i rahîmaneyi kesbederdi. Hem cahil, vahşi bir adam, bir gün sohbet-i Nebevîyyeye mazhar olur, sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi. Mütemeddin kavimlere muallim-i hakaik ve rehber-i kemalât olurdu.”

Okuyucunun bu kitapta, hemen her sahabinin hidayet öyküsünü okurken şahit olacağı bu harika teslimiyetin sebebi, onların fıtratlarının, seciyelerinin safiyet ve yüceliği yanısıra sohbet-i Nebevîyeye mazhar olmalarıyla anlaşılabilir.

Onlar, kâinatın ve insanın yaratılışındaki sırları açan Kur’an’ı Hz. Peygamber’in (asm) dilinden âyet âyet işittiler ve iman ettiler.

Defalarca Hz.Peygamber’in (asm) dualarına ve övgülerine mazhar oldular. O’nun dizi dibinde iman sohbetlerine katıldılar, O’nun acılarını kendi kalplerinde hissettiler, O’nunla sevindiler, O’nun arkasında saf tutup ibadet ettiler, O’nun yanında savaştılar. Kendilerine emredildiğinde, O’nun yanında bazıları anne babalarını, bazıları evlatlarını, hepsi mal ve mülklerini geride bırakarak hicret ettiler. Allah’ı ve Sevgili Peygamberlerini kendi canlarından çok sevdiler.

O’nunla fethedilmişlerdi, O’nunla fethettiler. Cehaletin ve vahşetin kol gezdiği bir dünyanın her köşesine, kalplerine bırakılmış hidayet nurunu taşıdılar.

Hz. Peygamber’in (asm) ashabım” diye sevdiği bu insanlar kimlerdi? Onların da bizim gibi zaafları, tereddütleri, korkuları, sevinçleri, aşkları, düşmanlıkları yok muydu? Nasıl bu birbirinden çok farklı yaratılışta olan insanlar aynı davanın etrafında kenetlendiler ve sonraki asırlarda gelecek olan Müslümanlar için değişmez birer rehber oldular?

Sahabelerin Hayatlarından Hidayet Öyküleri”, bu seçkin şahsiyetlerin İslamiyet’le nasıl buluştuklarının emsalsiz örneklerini bir araya getiriyor. Belki bu kitap, onları hakkıyla tanımak için lüzumlu, uzun ve güzel bir okuma yolculuğu için küçük bir adım sayılabilir. Ama her yolculuk da hep ilk adımla başlamaz mı?