TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Hayal, Bir Çaba Ve Bir Minber

Bir Hayal, Bir Çaba Ve Bir Minber

Dünün hayalleri, bugünün gerçekleri olur.

BÜYÜK BİR HAYAL

Nureddin Mahmud Zengî (1118-1176) Musul’da doğdu, Ortadoğu’nun siyasi tarihinde çok önemli etkisi oldu ve Haçlılar’a karşı başarılı savaşlar verdi.

Nureddin eğitime çok önem verdi. Şam, Halep, Hama, Humus ve Baalbek şehirlerinde medreseler kurmuştur. Hadis üniversitesi mahiyetindeki ilk Daru’l-Hadis’i kurdurdu ve birçok kitap vakfetti. İnşa ettirdiği rasathanede güneş saati yaptırdı.

Komutanlarına da özel önem verdi ve başta Selâhaddin olmak üzere birçok kişiyi gerek kumandanlık, gerekse siyaset konusunda yetiştirdi.

Şam’da yaptırdığı büyük hastane, dönemin en meşhur doktorlarının hizmet verdiği bir sağlık kurumuydu. 

Nureddin Mahmud Zengî, dindardı, adaletli bir hükümdardı. Bu nedenle kendisine halkı tarafından âdil hükümdar lakabı verilmiştir. Haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için, hassas bir haber alma teşkilatı kurdu. Çocukluğunda iyi bir eğitim alan Nureddin, uygulamış olduğu usta siyaset sayesinde Müslümanların birliğini sağlamış ve sonradan komutanlarından Selâhaddin Eyyubî tarafından gerçekleştirilecek olan Kudüs’ün fethinin zeminini hazırlamıştır.

İleri görüşlü bir lider olan Nureddin Zengî, adımlarını daima geleceği düşünerek atardı. Üç hayali vardı: İlki, Akdeniz kıyılarına ve Sina yarımadasına sıkıştırmış olduğu Haçlı devletlerini ortadan kaldırarak Müslümanları birleştirmek, İslam birliğini kurmaktı ki, bunu hayattayken gerçekleştirmiştir. İkincisi Kudüs’ü fethetmekti. Bu hayali kendisinden hemen sonra Selâhaddin Eyyubî gerçekleştirmiştir. Son hayali ise Konstantiniyye’nin fethiydi. Bu hayali de Fatih Sultan Mehmed’e nasip oldu.

Kudüs’ün fethedilmesi Nureddin Zengî’nin hayali ve hedefiydi. Bu aşkla fetih gerçekleşmeden 20 yıl önce, yani 1168’de Mescid-i Aksa’ya konulmak üzere sanat değeri çok yüksek ağaç bir minber yaptırdı.

 

OLAĞANÜSTÜ BİR GAYRET

Sultan Selâhaddin Eyyûbî (1138-1193), Irak’ın Tikrit kasabasında doğdu. Eyyubi devletinin ve sülalesinin kurucu hükümdarıdır. Babası Selçuklu emiri hizmetinde, annesi ise Harim emirinin kız kardeşidir. Varlıklı ve devlet işleriyle uğraşan bir ailenin çocuğu olan Selahaddin Eyyubi geometri, astronomi, matematik ve aritmetik derslerini de içeren iyi bir eğitim gördü. Hayatını, Hıristiyan Haçlı Orduları ile mücadele içinde geçirdi ve Haçlılara karşı yaptığı bütün savaşlarda galip geldi.

Sultan Kılıçaslan zamanında Haçlıların eline geçen Kudüs’ü, Sultan Selahaddin komutasındaki İslam orduları 20 Eylül 1187’de kuşattı ve ardından Kudüs’ü tekrar geri aldı. 

Kudüs’ü almak ve bölgedeki Haçlı egemenliğine son vermek, önce Nureddin Zengi’nin ve ardından Selâhaddin’in büyük tutkusuydu. Hatta bir müneccim Selahaddin’e “Kudüs’e girersen bir gözünü kaybedeceksin.” dediğinde, Selâhaddin’in “Kudüs’ü almak için iki gözümü de vermeye hazırım.” diye cevap verdiği söylenir.

Bu fetih üzerine bütün Avrupa ayağa kalktı, fakat Selâhaddin Eyyûbî, mücadelesinden bir an gerilemedi. Selâhaddin Eyyûbî, dini ve vatanı için cepheden cepheye koşmuş müstesna bir şahsiyettir. 4 Mart 1193 de Şam'da vefât etti.

 

ŞAHESER BİR MİNBER

Bu minber ‘Selâhaddin Eyyubî Minberi' adıyla da bilinir. Nureddin Zengî, Medine’yi fethettikten sonra 1168 yılında Mescid-i Aksa’ya konulması için bir minber yaptırdı.

Minber 12.000 parçadan kündekârî tekniğiyle bir araya getirildi. Üzerinde Kur’an ayetlerinin ve tarihî kitabelerin yer aldığı minber bir sanat şaheseri olarak yapıldı. 20 yıl Halep’te bekleyen minber Selâhaddin Eyyubî’nin Kudüs’ü fethinin ardından 1187 yılında Halep’ten getirilerek Mescid-i Aksa’ya orta mihrabın sağ tarafına yerleştirildi.

Demek ki, gerçekçi ve büyük hedefler, onu gerçekleştirecek insanları da buluyor.

 

*****

Bu çok değerli minber, 21 Ağustos 1969 Perşembe günü sabahı İsrailli yahudilerce ateşe verildi. Minber büyük hasar gördü. Ürdün hükûmeti minberin bir benzerini yaptırarak aynı yere koydurttu.

Anlatılır ki; yangının olduğu gece işgalci İsrail’in ilk, dünyanın da üçüncü kadın başbakanı olan Golda Meir şunları söylüyordu: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail'e girecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman anladım ki; biz dilediğimizi yapabiliriz, zira Müslüman ümmeti uyuyan bir ümmettir.”

 

Kaynak: T.D.V. İslam Ansiklopedisi, cilt: 33; sayfa: 262; [NUREDDİN ZENGÎ, Mahmud - Bahattin Kök]