Yönetmen filozof Tarkovsky,
hayat sahnesindeki aktörleri sahici bir oyuna çağırıyor:
“İnsanlara insan olduklarını daha çok hatırlatmalıyız.”
***
Tolstoy hikmet yüklü sesiyle,
vefatından yıllar sonra bile diri konuşuyor:
“İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak,
ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.”
Ruhlarımızın uykudan da öte,
genel anesteziye mahkûm edildiği çağda çok elzem bir ilke.
***
Baruch Spinoza, özgürlüğün tanımını yaparken, hayatın keşfine çağırıyor:
“Özgür insanın ölümden daha az düşündüğü bir şey yoktur.”
Sahiden, ölümü düşünenler ancak hayatın hakkını verebilir.
***
Galeano varoluşun güzelliğinin ve ihtişamının taştığı eşiğe dikkat çekiyor.
İnsanın varlık karşısındaki derin sorumluluğunu hatırlatıyor:
“Sonuç olarak, evrenin güzelliği, kendisini görecek birisine ihtiyaç duyduğundan beri buradayız.”
***
Şükrü Erbaş, düşe düşüşümüzün adını koyuyor:
“Benim en güzel düşlerim içimde kaldı.”
Demek ki, uyanmadıktan sonra her düş yitiktir.
Yusuf’a (as) selam olsun.
***
Şarkılarla da edebiyat yapılabileceğini ispatlayan Bob Dylan’dan
‘ahir zaman’ insanlarına acil çağrı:
“Gelin, toplanın insanlar, her nerede geziyorsanız.
Ve kabullenin çevrenizdeki sular yükseldi artık.
Eğer zamanınız sizce biraz değerliyse
Yüzmeye başlasanız iyi olur
Yoksa bir taş gibi dibe çökeceksiniz
Çünkü zaman değişiyor.”