TR EN

Dil Seçin

Ara

Bayram Tebriği / Neşeli Öykü

Bayram Tebriği / Neşeli Öykü

İşe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala, müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür, beni odasına çağırdı.

“Buyrun efendim.”

“Tebrik kartları hazır mı evladım?”

“Hangi tebrik kartları efendim?”

“Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.”

“Hiç haberim olmadı efendim.”

“Hemen, hemen, hemen! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar yaz ve postaya ver.”

“Emredersiniz efendim!” dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram tebrik kartını, hem de çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla tek tek nasıl yazacaktım?

Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım: “Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.”

Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere: “Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.” şeklinde yazılacaktı.

Hiç vakit geçirmeden masamın başına geçip kolları sıvadım. Önümde davetiyelerden oluşan irili ufaklı pek çok dağ duruyordu. Mesaim bitiyor, az sonra çıkar evime giderim derken, sabaha kadar burada kalacaktım.

Sızlanmanın faydası yok, işe başladım: “Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.” “Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.” 5, 10, 20, 50, 100, 750, 875... Yazıyorum yazıyorum bitmiyor! Vakit gece yarısını geçti gitti bana öyle bir sıkıntı bastı ki, tarif edemem.

Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum.. bitmiyor. En nihayetinde alt makam kartları bitti. Ama ben de bittim. Şafak sökmek üzereydi. İşi biten kartları masamın üzerinden alıp başka bir yere koydum. Ama önümde hâlâ bin adetlik bir kart yığını durmaktaydı. “Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim”e başladım..

Durmadan yazıyordum. Göz kapaklarım öyle ağırlaşmıştı ki, gözlerimi açık tutmam her bir karttan sonra daha da zor bir hale gelmişti. Resmen işkence çekiyordum.

125, 279, 400, 689... yazdım yazdım yazdım. Bir vakit sonra, artık ben kaleme değil o bana hakim olmaya başladı. Ama hâlâ yazıyordum:

“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.”

“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyazi derim.”

“Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken...”

“Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler niyazi ile beraber.”

“Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca sıhhat ederim...”

“Önce bayramınızı eder, sonra niyaziye başarılı günler dilerim...”

“Sizin, eşinizin, niyazinin bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim..”

“Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, niyaziye başarılar dilerim...”

“Bayramınızdan önce niyazinin gözlerinden öperim...”

“Sizin de, niyazinin de, bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de, saygıyla ederim...”

Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim.. Genel müdür bir ikisine şöyle bir baktı:

“Aferin” dedi. “Bitirmen iyi olmuş. Hemen postalayın!”

Hemen postaladık.

Üç gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar!..