TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arası

Satır Arası

Nurettin Topçu, Allah’ın “şah damarı yakınlığı”nın adresini yazıyor:

“Kendimiz dışında nereye koştuysak, gurbette kaldık.”

Ne kadar kendi içine dönerse insan, o kadar yakın yakınlıklara, o kadar rahmetin avuçlarında, o kadar şefkat pınarının başında. İnsanın kendine dönmesi, Rabbine dönmesi değil de nedir ki?..

***


 

Heidegger, dünya gurbetinin tadını fısıldıyor, sonsuzluk arayışının adını tekrarlıyor:

“İnsan uzaklara ait bit varlıktır.” Uzaklara ait insan; doğruya doğru; yakınlığını yitirdiğinden beri.

 

***

 

Latin Amerika’nın buruk hikayelerinin anlatıcısı Gabriel Garcia Marquez, ‘ölme zamanı’na işaret ederek gelip geçti aramızdan. Ölmeden çok önceleri yaşamanın en güzel halini hatırlatan “ölmeden önce ölünüz” sırrına dokunmuştu Marquez:

“İnsan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür.”

***

 

Harper Lee, vicdanın yatayda olup bitenleri ciddiye almayacak dikey bir duruş olduğunu fısıldıyor:

“Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.”

 

***

 

Halil Cibran çok haklı! Ağır bir ceza kesiyor insan kendine. Giderek çürüyen, kokuşan bir ceza:

“Nefret, yatan bir cesettir. İçinizden kim, bir mezar olmak ister?”

***

 

A. Esra Yalazan; modern insanın konfor zırhını kırmak için yazıyor, kalp okyanusunun dibine dalmaya çağırıyor:

“Ben insan denen karmaşık varlığın bilinçli gevezeliğinden, yüzeyde parlayan çiğ ‘çıplaklığından’ ziyade kırılma anlarını, ruhundaki yarılmaları, hayalinde yaşattığı yasak arzuları gölgeleyen karanlığını, kendisinden bile sakladığı zaaflarını merak ederim. Sevdiklerinin gerçekte kim olduğunu, kendi iç sesini samimiyetle bilmek isteyen ve hayatın hakikatine dokunmaktan ürkmeyen herkesin biraz benim gibi hissettiğini sanıyorum. Ama böyle hissetmekle, o hissi dile getirmek, sorgulayabilmek arasında derin bir uçurum var ve onun ucundan aşağıya bakmaktan ödümüz kopuyor aslında.”