TR EN

Dil Seçin

Ara

Araştırma Aşkı

Araştırma Aşkı

Araştırmaya gerek olmasaydı, Allah insana merak duygusunu, öğrenme isteğini vermezdi.

Geçmişte bazı filozoflar ve günümüzde onların taklitçileri diyorlar ki: “Evren başlangıçta bir tanrı tarafından yaratılmıştır. Ama kurulmuş bir saat gibi baştan her şey kanunlara bağlanmış ve sonrasında bir saat gibi çalışmaktadır. Vakti geldiğinde olması gereken olmaktadır. Evrende olanlarda artık tanrının bir dahli yoktur. Kendisi uzaktan olanları seyretmektedir. Her şey kanunlar ve sebeplere bağlı olarak cereyan etmektedir.”

Acaba böyle midir? Siz evinizi baştan düzenleyin. Sonra da içinde yaşadığınız bu evi kendi haline bırakın. Hiç karışmayın. Bakalım ne oluyor! Kısa sürede bu ev yaşanmaz hale gelecektir.

Aynı şekilde, içinde milyonlarca insan ve trilyonlarca başka canlıların yaşadığı şu dünya evi eğer kendi haline bırakılsa, şuursuz sebeplerin ve kanunların eline bırakılsa, hızla giderken direksiyonu bırakılmış araba gibi tüm düzen bozulur, dünya pert olurdu…

 

Düzen için kanun koyulur

Milyonlarca yıldır her sabah güneşin tam vaktinde doğması ve akşam batması bir düzeni gösterir. Bir yerde bir düzen varsa elbette bir düzenleyen de vardır.

Her ülkenin toplum hayatının düzeni için kanunlar, bu kanunlara göre de yönetmelikler hazırlanmıştır. Kanunlar olmasa toplum hayatı felç olur. Haksızlıklar, zulümler, cinayetler, hırsızlıklar, gasplar sebebiyle hayat yaşanmaz hale gelir. O ülke kısa sürede çöker. Bir ülkeyi ayakta tutan şey sadece kanunların mevcudiyeti değil o kanunların uygulayan bir iradenin olmasıdır.

 

Kanun başka, kanunu uygulayan başkadır

Şimdi bir ülke düşünün; nasıl olsa yazılmış kanunlar var, artık bu kanunlar toplumun düzenini sağlar denilse; bu kanunları uygulayacak bir devlet başkanı ve ondan emir alan görevli polisler, askerler ve memurlar olmasa, sadece kâğıt üzerinde yazılı olan ve bir yaptırım gücü olmayan kanunlar toplum düzenini sağlar mı?

Benzer şekilde tabiat kanunları dediğimiz ama aslında tabiatın değil Allah’ın koyduğu bu kanunların bizatihi kendilerinin bir yaptırım gücü yoktur. Bunlar Yüce Allah’ın tabiatta uyguladığı kurallar manzumesidir. Güneşi her gün vaktinde doğduran da batıran da Allah’tır. Ama bunu yaparken yine kendi koyduğu kanuna göre yapmaktadır. İsterse kanuna uymadan da iş yapabilir. Mesela güneşi batıdan veya kuzeyden doğdurabilir. Ama Allah hakîmdir, her işi hikmetlidir, bundan dolayı düzeni ister. Zaten düzensizlik olsaydı biz nasıl takvim yapacak, hayatımızı nasıl düzenleyecektik? Günlük hayatta her şey yolunda gidiyorsa, gemilerin okyanusta yön, uçakların havada rota bulması, uzay araçlarının uzayda yörüngeye oturması hep bu kanunların takdir edilip uygulanması sayesinde olmaktadır. Rabbimizin işlerini kanunlara ve sebeplere bağlaması bizim menfaatimiz için ve hayatımızı kolaylaştırmak içindir. Yoksa Allah (cc) koyduğu kanunlara mahkûm değildir.

 

Bilimsel gelişmeler imana güç verir

Bazıları diyor ki: “Böyle tabiattaki sebepleri inkâr ederek her şeyi Allah yapıyor deyip Allah’a bağlamak ve açıklayamadığımız olayları da Allah’ın bir mucizesi deyip işin içinden çıkmak araştırma meylini kırıyor. Merak duygusunu köreltiyor.”

Bir kere böyle “Zaten her şeyi Allah yaratıyor, araştırmaya gerek yok.” mantığı yanlıştır; bunu söyleyen hata ediyordur. Bu düşüncenin İslamiyet’te yeri yoktur. Araştırmaya gerek olmasaydı, Allah insana merak duygusunu, öğrenme isteğini vermez; kendisini nasıl tanıyacağımızı öğretmek için peygamber yollamazdı.

Öncelikle biz sebepleri inkâr etmiyoruz. Allah, sebepler aracılığıyla yaratıyor diyoruz.

Zaten sebepler yaratıcı olamazlar. Allah, tabiatta koyduğu kanunları icra etmek için sebepleri kullanıyor, onlar vasıtasıyla iş yapıyor. Sebepleri yok saymadan, bunların birer vasıta ve birer perde olduğunu ve esas iş yapanın, geri planda Allah olduğunu bilelim diyoruz. Böyle düşünmek niçin araştırma aşkımızı söndürsün!

Bilakis bu imani bakış açısı bizim araştırma hevesimizi kamçılar. Merakımızı artırır. Tabiattaki işleyişe bu gözle bakan birisi şöyle düşünür: “Acaba Âlemler Rabbi tabiatta şu olayda nasıl bir kanunla iş yapıyor? Anlamaya çalıştığım bu kanunun mahiyeti ve işleyiş mekanizması nasıldır?..” diye merak eder. Bunu araştırmaya koyulur ve bunu ortaya çıkardığında hem merakını gidermiş olur hem de bu kanundan istifade tekniğini geliştirerek topluma faydalı olur. Aynı zamanda Yaradanın tabiattaki sırlı kanunlarını, hikmetlerini keşfettiği için imanı artar. Bu çalışma onun marifetullahta terakkisine vesile olur. Rabbine şükreder ve böylece ibadet sevabı kazanır. Böylece çalışmaktan usanmak şöyle dursun. Maddi ve manevi kazanç elde eder ki, bu da gelecek çalışmaları için kendisine bir güç verir. Daha çok çalışayım ki, hem insanlara faydalı olayım hem de ahiretim için sevap kazanayım der.

Bu hususta bir söz vardır; “Bu memleket insanlarının makine-i tekemmülatının buharı diyanettir.” (Bediüzzaman, Hutbe-i Şâmiye, 85) Yani nasıl ki, buharlı makinelerin itici gücü buharsa, Müslüman memleketlerde gelişmenin kaynağı din ve diyanettir.