TR EN

Dil Seçin

Ara

Topraktan Geldik, Toprağa Gidiyoruz

Topraktan Geldik, Toprağa Gidiyoruz

“İnsanı çamurdan oluşan bir özden yarattık.” (23:12)

“O yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır. Ve insanın yaratılışına çamurdan başlamıştır.” (32:7)

“Sizi topraktan yaratması O’nun delillerindendir…” (30:20)

“...Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?” (Kehf Suresi, 37)

 

Madem ki topraktan geldik, ve yine oraya döneceğiz, o zaman toprağı biraz tanıyalım diyerek bu yazıyı planladık. Toprak, katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerden oluşur. Yaklaşık yarısı katı, ¼’ü sıvı ve diğer ¼’ü de gazdır. Sıvı kısmı su, gaz kısmı ise havadır. Katı kısmındaki temel mineraller silikon, alüminyum, demir, kalsiyum, sodyum, potasyum ve magnezyumdur.

İnsan vücudunun içerdiği maddeler ile toprağın içerdiği maddeler neredeyse tamamen aynıdır. Bu maddeler alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, silikon, sodyum, potasyum, magnezyum, hidrojen, klor, iyot, manganez, kurşun, fosfor, bakır, gümüş, karbon, çinko, kükürt ve azottur.

Amerika’daki bir kimya bürosunun yaptığı analize göre, insan vücudunun %65’i oksijen, %18’i karbon, %10’u hidrojen, %3’ü azot, %1,5’u kalsiyum, %1’i fosfor, geri kalanı da diğer elementlerdir.

Evet, insanın bileşiklerinin hepsi topraktan. Tıpkı diğer canlılar gibi. Hayvanlar, bitkiler ve tüm canlılar incelendiğinde bunların hepsinin kökeninin topraktan olduğu kolaylıkla anlaşılabilir.

İnsan vücudunun çoğunu teşkil eden suyu bir bidona ve geri kalan yukarıda sayılan maddeleri aynı miktarlarda ayrı torbalara koysak ve götürüp pazarda satsak acaba ne kadar eder? Muhtemelen cüzi bir rakam tutar çünkü bunların hepsi her yerde ve çok sık bulunan dolayısı ile değeri çok düşük minerallerdir. Oysa ki bu maddelerden yaratılan insan ne kadar muhteşem bir yapıya sahiptir ve insana değer olarak paha biçilemez. Ayrıca unutmamak lazım ki, aynı maddelerin farklı bir şekilde bir araya gelmesi ile de farklı hayvanlar ve bitkiler yaratılır.

Bir fabrika düşünün ki, makinaların bir tarafından insanın yapısını oluşturan su, demir, kalsiyum gibi maddeleri yeterli miktarda koyun ve makinaların öbür ucundan canlı insan ortaya çıksın. Veya torbalar dolusu toprağı aynı makinaya koyun düğmeye basın diğer ucundan canlı insan çıksın. Başka bir düğmeye basın fil, karınca, arı, aslan gibi hayvanlar çıksın. Ne kadar saçma bir fantezi değil mi? Gerçekten böyle bir şey bir an için olsaydı ne muhteşem mucize derdik herhalde.

Peki her gün hatta her an dünyada sürekli olarak doğan bebeklerin akıllara durgunluk verecek derecedeki muhteşem dünyaya geliş serüveni daha basit bir olay mı? Elbette ki değil. Ancak sürekli şahit olduğumuzdan ve biz, öyle olması gereken olaylar olarak gördüğümüz için, arka plandaki akıl almaz harikalıkları görmezden geliyoruz. Oysa ki, Kur’an’da birçok yerde geçen, mealen düşünmez misiniz, görmez misiniz, şeklindeki uyarılar bizim silkinmemiz ve bu meseleleri tefekkür etmemiz içindir…

Küçücük bir tohumun yaşam serüvenine bir göz atalım. Toprağa ekmeden hiçbir hareket yok. Toprağa ekince bazen kocaman bir çam ağacı, bazen rengarenk bir çiçek bazen de çeşit çeşit meyve ağacı ortaya çıkar. İçerdiği mineraller açısından ana yapı taşı neredeyse aynı olan tohumlar aynı toprağa girince birbirinden ne kadar farklı ve her birisi ayrı muhteşem özelliklere sahip bitkilerin ortaya çıkmasına vesile oluyor.

Bir makina düşünebilir misiniz ki; tohumdaki kadar birkaç gram minerali ve biraz toprağı bir ucundan koyun, tezgâhın diğer ucundan muz ağacı, kırmızı bir lale veya bir kivi ağacı çıksın. Bu kadar birbirinden farklı ve değişik yönleri ile birbirinden harika hayat formları aynı basit temel yapıtaşından ortaya çıkmakta, ama yine aynı topraktan. Bunlar sadece ilk yaratılışta değil sürekli günlük hayatımızda ve çevremizde daima şahit olduğumuz hadiseler.

Peki 1 kaşık dolusu toprakta, yaklaşık 10 bin farklı türe ait, 10 trilyon bakteri olduğunu biliyor muydunuz? Toprak yukarıda sayılan minerallerin dışında bu şekilde milyonlarca minik hayat formlarını içerisinde barındırır. Sadece yeni hayat formlarının ortaya çıkmasına vesile olmakla kalmayıp birçok hayat formunu da bizzat içerisinde barındırır.

Bu gerçekleri yaşadığımız bir dünyada öldükten sonra tekrar diriltilmeyi sorgulamak ne kadar cahilce bir yaklaşım aslında? Allah’ın sonsuz ilmi, iradesi ve kudreti ile bu yaratılış gerçeği gözümüzün önünde sürekli devam edegelirken, elbette ki zamanı gelince bir emir ile yine o topraktan diriltileceğiz. İnkâr havasında bunu sorgulama cüretini gösterenlerin, önce çevrelerine bakıp bunun sayısız örneklerini görmeleri ve düşünmeleri gerekmez mi?