TR EN

Dil Seçin

Ara

Ahir Zamanda Çocuk Yetiştirmek 2

Ahir Zamanda Çocuk Yetiştirmek 2

Allah’a kul olduğunun bilinciyle yaşayan, kendisine ve insanlara faydalı çocuklar yetiştirmek duasıyla.

Geçtiğimiz ay birinci bölümünü yayınladığımız ve beğenilerek okunan “ahir zamanda çocuk yetiştirmek” konulu yazının, bu sayımızda ikinci bölümünü okuyacaksınız. Yazarımız bu ay da çocuklarla ilgilenirken yaşanan bazı zorluklara ve yapılan bazı yanlışlara dikkat çekerken, yazının sonunda da bazı çözüm önerilerini sunuyor. Allah’a kul olduğunun bilinciyle yaşayan, kendisine ve insanlara faydalı çocuklar yetiştirmek duasıyla...

 

Çocukluk çağı hırsızlarına dikkat

Zamanımızda yaşanan çocukluk ve gençlikle bizim yaşadığımız arasında çok farklar var. Onların bizim sahip olamadığımız her şeyleri var ama çocuk olmak için, çocukça yaşamak ve hissedebilmek için zamanları ve alanları yok. Bizler bahçede, ağaç tepelerinde oynarken, onlar; bilgisayar ve tv karşısında büyüyorlar. Hayalleri ve istekleri ekran karşısında gördüklerine göre şekilleniyor. Böyle olunca gelişimleri için gerekli olan fiziksel aktiviteden de yoksun kalıyorlar. Koşup, oynanması gereken yaşlar, sınavlar, bilgisayar oyunları ve kapalı alan oyunlarına endeksleniyor. Ve çocukluk çağı yaşanmadan, hakkıyla hissedilmeden geçirilmiş oluyor.

 

Her istediği yapılan çocuk da mutlu değil...

Hedonizm, haz odaklı yaşamak ve düşünmek olarak çevrilebilir. İnsan nefsi dürtüleri aracılığıyla her isteğinin anında ve beklemeden yerine getirilmesini ister. Bu şekilde tatmin olacağı düşünülen çocuklar sanılanın aksine, daha mutsuz ve tatminsiz oluyorlar. Hayattan ve yaşananlardan daha kolay sıkılabiliyorlar. Heyecan vermeyen şeyler zamanla anlam da vermemeye başlıyor.

Anlamsızlık ve boşluk duygusu gençlik çağı depresyonlarının ve ruhsal sıkıntıların başlangıcı ve göstergesi olabiliyor. Anlam arayışı ve yaşadıklarını bir anlam çerçevesinde yorumlayabilme gencin yaşaması gereken bir duygudur. Yetişkin hayatında bu yetiyi kullanabilmesi için ilk alıştırmalarını bu yaşlarda yapması gerekiyor. Yaşadıklarını, başına gelen olayları yorumlayabilme, hatalarını ve sonuçlarını kabul edebilme ve bunlardan bir anlam çıkarabilme, gerçek bir özgüven için temel oluşturuyor.

 

Mutluluk yarışları boş

“En mutlu benim, bakın neler yaşıyorum, neler yiyip içiyorum..” söylemi internet ortamının en popüler besini olmaya başladı. Hep mükemmeli yaşamak, hep mutlu ve keyifli olmak zorunda hissetmek ve bu duygunun sürekli pompalanması, çocukları ve gençleri daha tatminsiz ve isteksiz yapmaya yetebiliyor.

Herkesin daha mutlu olduğu miti, can sıkıntısına ve dışa çok belli etmediği yetersizlik duygularına sürüklüyor. Sürekli canı sıkılıyor, ne yapacağını, neyle uğraşacağını bilemiyor. Hep iyi hissetmeye ve keyif almaya şartlandırılan zihin, boşluk durumlarını doldurmakta ve kendini motive etmekte zorlanıyor. Bu durum onu öfkeli ve hırçın yapabiliyor. Anne babasıyla sürtüşmeler yaşamasına, her istediğini karşılamadıkları için onları suçlamasına sebep olabiliyor.

 

Çocuğun, tüketimle avutulup televizyonla oyalanması

Anne babalık için artık zaman yok. O halde aç televizyonu!

Televizyonu masum dijital bir dadı olarak görmek sakıncalı sonuçlar doğuruyor. Bu çağda çocuklar özellikle okul öncesinde televizyonun oyalamasına terk ediliyor. Televizyon seyrederken daha sessiz olduğu ve sorun çıkarmadığı gerekçesiyle anne babalar tarafından özellikle teşvik ediliyor. Saatlerce ekran karşısında kalan çocuklarda geç konuşma ve dikkat problemleri, hırçınlık ve öfke patlamaları gibi daha nice olumsuz sonuçlar görülebiliyor. Ahir zamanın dışarıda oynayamayan çocukları, hayatı bir cam ekrandan seyrederek büyümeye çalışıyor. Anne babaların çocuklarını daha çok yeşil alanlara ve parklara götürmeleri, fiziksel aktivite ve oyuna ağırlık vermeleri gerekiyor.

 

Çocuğun isteklerinin yapılıp, gerçek ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir asır…

Bir çocuğun gerçek ihtiyacı sevilmesi, anne babası tarafında varlığının kabul görmesi, kendisine ve kardeşlerine adaletli davranılması ve güzel ahlâk verilmesi iken gerçekte ihtiyacı olmayan her şeyi satın alıp veriyoruz.

Okul öncesinde telefon ve tablet bilgisayar almak gibi aslında hiç de ihtiyacı olmayan şeyleri, başkasında gördü istedi mahrum kalmasın gerekçesiyle kendimizi inandırıp alabiliyoruz. Korkarım ki, almak ve olmak arasında sıkışan, aldıklarıyla bir şey olmaya çalışan bir neslin temellerini de atmış oluyoruz.

 

Modern çağın anneleri ‘ultra süper!’

Günümüzde anne babalık rolleri de değişti. Evde otoriteyi temsil eden baba yerine artık bu görevi anneler yapıyor. Babalar daha esnek, sorun çıkmadan bir şeyler halledilsin istiyor. Tüketim toplumu olmanın bir sonucu olarak çok fazla çalışmak zorundalar. Tahammül ve sabırlarını da dışarıda tüketmiş oluyorlar. Her iki rol anneye ağır geliyor. Evde hem kural koyan, kuralları takip eden olup, işleri yetiştirip, otoriteyi sağlamaya çalışmak, anneyi sürekli söylenen, şikâyet eden bir yapıya dönüştürüyor. Bir de dışarıda çalışıyorsa yükü ve sorumluluğu arttığı için tükenmişliği de artıyor. Fıtratına ve tasarımına uygun olarak yaşamamak en çok ruhunu yoruyor, sabrını azaltıyor.

 

Dijital çağın çocukları 

Modern çağda anne babalar çocuklarını yetiştirirken adeta ne yapacaklarını bilemiyor. Çocukları kursa gitsin diye uzun saatler çalışıyor ama onları göremeden yaşıyorlar. Çocuklar ise sadece televizyon seyretmek ve bilgisayarda oyun oynamak istiyorlar.

Görsel, yazılı veya elektronik medya hayatımızda gittikçe daha çok yer almaya başladı. Çocuklar kolayca çeşitli ve bol miktarda bilgi ve eğlence kaynaklarının içine girebiliyor. Tüm bunların hayatımıza getirdiği olumlu yanların yanı sıra olumsuz yanlar da var. Aileler eskiden az sayıda tv istasyonu, az sayıda gazeteyi kontrol altında tutarken şu anda yüzlerce medya ürününden çocuklarını korumaya çalışıyorlar. Bu ürünler içinde en çok sıkıntı yaratanlar çocukların psikolojisini etkileyen şiddet içeren çizgi filmler ve bilgisayar oyunları oluyor.

 

Obezite-tombul kariyerli nesiller

Çağımızda çocuklar daha düzensiz besleniyor. Günlük temponun hızlı olması yemek vakitlerinin dinlendiren ve sakinleştiren fonksiyonunu ortadan kaldırdı. Dershane ve okul arasında koşuşturan çocuklar, net sayılarını artırmaya çalışırken kilolarını da artırıyor. Kalan tek boş vakitte abur cubur atıştırmayı ödül gibi algılayan çocuklar hızla kilo almaya başlıyor. Özellikle ergenlik döneminde kilolu çocuklara daha sık rastlamaktayız. Hareketin azalması, beraberinde gelen tembellik ve üşengeçlikle beraber kilo artışı da hızlanıyor.

 

Peki, ahir zamanda ruhen sağlıklı çocuklar yetiştirmek için neler yapmalıyız?

Öncelikle küçük yaştan itibaren çocuklara yaşına uygun sorumluluklar verilmeliyiz. Ev içinde ve dışında görev ve sorumlukları olan çocuklar ve gençlerde kendine güven duygusu gelişir. Yeterlilik ve işe yarama becerisi kazanır. Ailede bir yeri olduğunu, bir şeyleri yaparak işe yaradığını hisseder. Tembellik tembelliği doğurur. Bu sebeple küçük yaşatan itibaren sorumluluk duygusu verilen çocuklar ileride günlük hayatlarını planlamada kendilerini daha yetkin hissederler. Kendi yemeğini yiyen, kendi giyinen bir çocuk, büyüdüğünde ödevlerini yapma sorumluluğunu daha kolay alacaktır. Her şeyi anne babası tarafından yapılan çocuklar tembelleşir ve bencilleşir.

Hiçbir şey yapmadığı halde aşırı pohpohlamak yerine, yaptığı güzel davranışları küçük de olsa fark etmek ve takdir etmek, tekrar yapılma motivasyonunu artıracaktır. “Bugün ben söylemeden montunu asmışsın, kardeşine yardımcı oldun, bunu fark ettim ve çok hoşuma gitti. Odanı toplaman işlerimi çok kolaylaştırıyor.” şeklinde söylemek, sürekli yapılmayanı söylemekten, eleştirmekten daha çok işe yarayacaktır. Bu şekilde yetiştirilen çocuklar ileride can sıkıntısından sürekli şikâyet etmek yerine, kendilerini oyalayabilen, sağlıklı uğraşılar edinebilen, sorumluluklarıyla ilgilenen bireyler olabilirler.

Anne baba olarak çocuğa örnek olmak, sürekli söylemekten daha etkilidir. Kendimiz elimize kitap almadığımız halde, tüm günümüzü tv karşısında geçirerek ona yönlendirmeler yapıyorsak bu hiçbir işe yaramayacaktır. Öncelikle kendi günlük hayatımızı planlamak ve yaşamak konusunda ona doğru örnek olmaya çalışmalıyız.

Çocuklarınızı rekabetçi kişiler değil ahlâklı ve merhametli bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Diğerlerinin duygularını ve acılarını anlayabilen, arkadaşına bir şey söylerken üzülebileceğini de düşünüp tartabilen çocuklar olmaları için gayret göstermeliyiz. Bu zamanın yayılan bir virüsü olan bencilikten, merhamet ve şefkati hissettirerek onları korumalıyız.

Fiziksel aktiviteler konusunda uğraşabileceği alanlar oluşturmak, spora ve sanata dair beceriler kazanması için yönlendirmeler yapmak, onu tüm gün oturan ve canı sıkılan biri olmaktan önemli ölçüde koruyacaktır.

İslâm’a göre ise insan özü itibarıyla temizdir; doğrultulmaya, temizlenmeye, düzeltilmeye değil, özünün korunmasına ve geliştirilmesine ihtiyacı vardır. Burada anne babanın görevi, bir ‘yanlış’ı ‘doğru’ya varmak için yontmak değil; bir ‘doğru’yu ‘yanlış’tan korumaktır. Her çocuk 100 tam not almış olarak dünyaya gelir, onu fiziksel tehlikelerden korumak yanında asrın gizli gizli getirdiklerinden de korumalıyız.

Yani çözüm anne-babaların elindedir. Bütün sorunlar için mantıklı çıkarımlar ve kitabi bilgilerden çok, evde çocuğa sunulan ilgi, sevgi ve şefkat yetecektir.