Hamd, Allah’a edilir; başkasına hamd edilmez. Çünkü, bize iyilik eden herkesi, bize güzellik olan her şeyi yanımıza koyan O’dur; başkası değil. Âlemleri bizim hizmetimize veren, her şeyi ve herkesi yanımızda ve yakınımızda tutan O’dur. Yoksa, ne onlar bizi tanırdı, ne de onlara biz boyun eğdirebilirdik. Ne güneş her sabah penceremizin önüne gelirdi, ne yıldızlar göğümüzde beklerdi. Ne kalbimiz göğsümüzde bizim için çırpınırdı, ne mevsimler yanımıza yöremize uğrardı.
İyi ama biz hak ediyor muyuz âlemlerin emrimizde oluşunu? Hayır, hak ettiğimiz söylenemez. Bırakın başkalarının bizim için varlığını, kendi varlığımızı bile hak etmişliğimiz yok. Âlemlerin bizim için, bizi yormadan çekip çevriliyor olması, ancak O’nun merhametiyle açıklanabilir. Kimseye hiçbir şekilde, hiçbir an, hiçbir yerde muhtaç olmayan Allah, herkese her an her şekilde her yerde muhtaç olan bize varlık gibi eşsiz bir iyiliği veriyorsa, bunun tek sebebi O’nun rahmetidir. Belli ki O Rahman’dır, O Rahîm’dir. Hak etmeyen için bir şeyi hak görmek merhametin sonucudur. Hakkı olmadığı halde birine hak vermek şefkat eseridir. Hakkını veremeyeceğini bile bile, birine ikramda bulunmak sadece acıyanın işidir. İşte bu yüzden her şeyimizi borç aldığımız bugün her şeyimizi bize borç veren Mâlik O’dur.
Hamd, Allah sayesinde edilir; başkaları hamd etmemize yardımcı olamaz. Allah’a hamd edebilmek de yine Allah’ın verdikleriyle mümkün oldu. Bize kalsa, ne hamd etmemize neden olacak âlemler olurdu etrafımızda, ne de bu âlemlerin varlığına hamd edebilmeyi akledebilirdik. Hamd edilecek şeyleri de Allah veriyor, hamd edilecek şeyler karşısında hamd etmeyi de Allah öğretiyor ve hatırlatıyor.
Hem sonra, hamd edecek nimetlerimiz olsa ve hamd etmeyi hatırlasak bile, hamdlerimizi söze dökecek dilimiz damağımız, dudağımız ve nefesimiz olmasaydı, nasıl hamd edebilirdik ki! Hem sonra, biz hiç var olmasaydık, bizden başka herkes var olsaydı, Allah’a edilen hamdler azalır mıydı? Hayır! Biz yokuz diye Allah’a edilen hamd eksilir miydi? Hayır! Demek ki hamde muhtaç olan Allah değil, hamd etmeye muhtaç olan biziz, biz!
Dahası, Allah’a hamd etmeye çalışan bizler hiç var edilmeseydik, Allah’a hamd edenler de Allah’a hamd etmek için verilen nimetler de olmasaydı, Allah’tan bir şey eksilir miydi? Elbette hayır! Anlaşılan o ki, bizi Kendi Zatına hamd edenler olarak var etmesi, bu hamdler için önümüze sayısız nimetler koyması, bize hamd etmeyi öğretmesi ve sevdirmesi, O’nun bize ikramıdır, fazladan vermesidir.
O Rahman ve Rahîm olmasaydı, biz ne hamd edebilirdik ne de hamd edenler arasında olabilirdik. Nankörlerden olup hamd edenlerin hamd etmesi aşağılayanların safında yaşar ve öylece olabilirdik. Hamd olsun ki, bize hamd etmeyi ilham etti ve vahyi ile destek verdi. Eğer Allah dileseydi, en başından hiçlikte kalırdık, yoklukta unutulup giderdik, bizim yerimize başkaları hamd ederdi. O halde anlıyoruz ki, bugün hamd ettiğimiz nimetleri de hamd eder oluşumuzu da hamd edenler arasında bulunuşumuzu da bize borç veren Mâlik’tir O. Bizi bize verişi de, bize verdikleri kadar borçtur. Bizi hamd borcunu bilenlerden eylemesi, bize verdiği borçların en büyüğüdür. Hamdsiz olsaydık eğer, onca borcun altında ezilirdik. Hamd edecek kalbi, minnet duyacak bir fıtratı bize borç vermeseydi eğer, nankörlüğümüz yüzünden verilenleri başımıza bela ederdik. Verilenleri Allah’ın verdiğini bilmeseydik eğer, verilenler elimizden gidiyor diye hüzünlenirdik, verilenler bir daha verilmeyecek diye korku içinde kalırdık.
Hamd, Allah’a Allah olduğu için edilir; hamd etmek için Allah’tan başkaca bir şey istenmez. Bize hiçbir şey vermemiş olsa bile, Allah’ın Allah olması, Allah’ın bizi biz etmesi, bizi var edip varlığından haberdar etmesi, Allah olduğunu bize bildirmesi, bize şah damarımızdan yakın olması, yakın olduğunu hissettirmesi, bize asla muhtaç olmadığı halde bizi sonsuz beraberliğine seçmesi, Allah için biz vazgeçilmez olmadığımız halde bizden vazgeçmemiş olması hamd etmek için yeterlidir.
Var olmayı biz hak ettiğimiz için var etmiş değil bizi; var olmayı bize hak görecek kadar merhamet sahibi olduğu için var etmiş bizi. Yoksa, hep var olan Allah, hiç var olmasa da olan bizi niye var etsin ki… Belli ki yokluğumuza acıyacak kadar Rahman O. Belli ki yokluğumuza razı olmayacak kadar Rahîm O.
Anlaşılan o ki, benim dediklerimiz bir yana, “ben” dediğimizi de borçluyuz bugün O’na. Bize borç diye verdikleri bir yana, bizi borç vermeye değer görüşü ve borçlular arasında tutması da apayrı bir borç aslında. Bizim bize verilenleri de, bizim biz olmayı da borç aldığımız bugünün Mâlik’idir O.
Hamd Allah’a mahsustur; hamd etmeyi başkası bilmez, hamd etmenin hakkından başkası gelemez. Bizim Allah’a hamd etmemiz de Allah’ın işidir. Allah’a hamd eden özneler olmamızı Allah takdir etmektedir. Allah’a hamd edecek nimetleri önümüze Allah koymaktadır. Dilimizi hamd için ağzımıza koyan Allah’tır. Kalbimizi hamd edecek minnettarlık ve kadir bilirlik duygusuyla donatan Allah’tır. Duygu âlemlerimizi hamd edecek şekilde terbiye eden Allah’tır. Var edilen şuur sahiplerini hamd eder halde terbiye eden Allah’tır. İnsanlar ve melekler âlemini hamd edecek biçimde terbiye eden Rab olduğu için hamd edebiliyoruz Allah’a.
Tek başımıza ne yapardık yoksa. Hamdlerimizin sayısız şahidi olmasaydı hamd edebilir miydik? Hamdlerimizi işitmeseydi Allah, hamd eder miydik? Hamdlerimizi değerli görmeseydi Allah, hamd etmeyi arzular mıydık?
Doğrusu, bizim hamdlerimizde Allah’ın emeği, bizim emeğimizden fazladır. Bizi hamd etmek üzere var edişi, ne Kendisinin hamde ihtiyacındandır, ne bizim hamd eden olmayı hak etmemizdendir, ne de hamd etmeyi tamamıyla başaracak olmamızdandır. Hamdlerimiz eksiktir, noksandır. Öyle bir merhameti vardır ki Allah’ın, hamd eden olma şerefini bize bahşeder. Hamd edenler olarak bizi seçer. Kimselerin arayıp sormadığı, yokluğuna üzülmediği, var olmasını ummadığı bizleri hamd eden olmaya aday eyledi ve eksik de olsa hamdlerimizi önemsedi. Hamd etmekle şereflenen biziz; hamd edilen değildir şereflenen.
Belli ki Rahman ve Rahîm O’dur; sırf merhametinden bizi Zatına minnettarlığını ifade edecek, güzellikleri karşısında hayret edecek insanlar olarak seçti. Eksiklik bizden, üzerini tamamlamak Allah’tan. Kusurlu olan biziz, kabul etmek Allah’tan. Belli ki, eksik kalan hamd etme borcumuzun üzerini de ödeyen Allah’tır. Bugün herkese hamd etmeyi de borç veren, eksik hamdlerinin üzerini tamamlayacak sonsuz ömrü ve cenneti vaad eden Mâlik O’dur.