TR EN

Dil Seçin

Ara

'Hepsine Ayrı Tatlar Verdik'

İnsan, yerin bitirdiği hangi şeyi tadacak olsa, onda bir farklılık bulur. Hattâ bir elmanın nice türleriyle farklı farklı elma tatları sunduğuna tanık olur.

 

“Yeryüzünde birbirine komşu kıt’alar, bir de üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, onların hepsi bir suyla sulanır; fakat Biz onlara birbirinden farklı tatlar veririz. Aklını kullanan bir topluluk için bunda âyetler vardır.”

(Ra’d Sûresi, 13:4)

 

Bir tefekkür hazinesi olan bu âyetin bize öğrettiği yöntemlerden biri de kâinattaki birlik tecellîlerine dairdir.

Âyet-i kerime, üzüm, ekin ve hurmalıklardan söz eden bölümünde, bütün bunlar bir su ile sulandığı halde Yüce Allah’ın onlara ayrı ayrı tatlar verdiğini bildiriyor. Hayatın bu pek kapsamlı kanunu, âyette birkaç somut örnekle dikkatimize sunulmuştur; ancak kıyas yoluyla, bu kanunun, günlük hayatın doğallığı içinde bizi her taraftan kuşatmış ve nimetlere boğmuş olduğunu görebiliriz.

Üzüm ve hurma gibi meyveler, herkes tarafından bilinen ve tadıyla, rengiyle, biçimiyle herkesin kolayca hayalinde canlandırabileceği örneklerdir. Bu örneklerde bir kanunun ucu gösterilmiştir. İnsanlar, bildikleri tüm meyve, sebze ve ekinlerde, bu âyetin anlattığı özellikleri bulabilirler: elma, fındık, şeftali, kayısı, domates, patates, kivi, portakal, karpuz, kavun, ceviz, turp, soğan, çilek, kiraz—ve yüzlercesi, ve binlercesi…

Âyet diyor ki: “Bunların hepsine ayrı tatlar verdik.”

Evet, insan, yerin bitirdiği hangi şeyi tadacak olsa, onda bir farklılık bulur. Hattâ bir elmanın nice türleriyle farklı farklı elma tatları sunduğuna tanık olur.

Âyetin dikkat çektiği ikinci husus, bütün bunların tek bir su ile sulanmasıdır. Bu da bir örnektir, bir “birlik” nümunesidir. Aynı gerçek, onları bağrında yeşerten toprak için de geçerlidir. Onlar bir su ile sulandığı gibi, bir topraktan çıkarlar.

Yine onlar bir güneşten enerji alırlar. Bir havayı solurlar. Bir kanunla, bir tarzda, bir bahçede, bir arada yeşerirler.

İşte burada da şöyle bir “vahdet,” bir “birlik” dersi veriliyor:

Yeryüzünün kıt’alarında yetişen o meyveler ve ekinler aynı suyla sulanır. Çünkü onları sulayan birdir. O, yeryüzündeki bütün bitkilerin ve bütün canlıların ihtiyacına bir su ile cevap verir.

O meyveler ve ekinler bir güneşin ışığıyla olgunlaşır. Çünkü onları yaratıp yeşerten ve olgunlaştıran birdir. O, bir güneş ışığıyla, yeryüzündeki bütün canlıların enerji ihtiyacını karşılar.

O meyveler ve ekinler bir toprakta yeşerir. Çünkü onları yeşerten de, bu dünyayı düzenleyip üzerine toprağı seren de birdir.

O meyve ve ekinlerin tümü aynı havayı solur. Çünkü onları yaratan da, bu dünyanın etrafını atmosferle kuşatıp onu bütün canlara soluk yapan birdir.

Şimdi o birtek Yaratıcının sanatına bakın ki, koca güneşi yeryüzünün bütün canlarının hizmetine gönderir. Bir topraktan yüz binlerce tür bitki çıkarır. Bir su ile bütün yeryüzünü diriltir, bir hava ile canlara can katar. Ve bütün bunları, akıp giden bir hayatın doğallığı ve sadeliği içinde yapar. Günışığını sessizce gönderir, yağmuru usulca yağdırır. Toprak içinde çalışan tezgâhların sesini kimse işitmez. Yapraklardan ve ciğerlerden sızan hava zerreleri kimseye bir rahatsızlık vermeden iş görürler.

Üstelik, bütün bunlar, birbirine yardım edecek, birbirinin işini tamamlayacak bir şekilde, kusursuz bir âhenk içinde çalışırlar. Bir su, bir hava, bir güneş, bir toprak, sanki tek bir varlık olup çıkmış gibidir.

Böylece, Bediüzzaman’ın tabiriyle, gül goncasının yaprakları gibi birlikler içine sarılmış olan bu âlemde, bir sudan, bir topraktan, saymakla bitirilemeyecek kadar çok renklerde, kokularda, tatlarda meyveler, ekinler, sebzeler çıkar.

Ve insan, bu rengârenk bitkilerle süslenmiş olan yerin güzel yüzünde, herşeyi birşeye hizmetkâr eden ve birşeyden herşeyi yapan birtek Yaratıcının mucizeli sanatlarını hayranlıkla seyreder, nimetlerini şükürle yâd eder.

İşte bunlar, birtek Kur’ân âyetinin penceresinden kâinata bakıldığında görülenlerden bir kısmı. Âyetin de hatırlattığı gibi, aklını kullananlar için, bu pencereden bakıldığında daha nice birlik delilleri okunur, nice âyetler seyredilir.