TR EN

Dil Seçin

Ara

İslâm Ve Hristiyanlık: İki Din Ve İki Ayrı Su Anlayışı

İslâm ve Hristiyanlık arasındaki temel farklardan biri, bu iki dinin beden ve ruh hakkındaki görüşleri üzerinedir. Beden ve ruhla ilgili bu fark, doğrudan olmasa da, bu iki dinin suya verdikleri değeri de belirler. İslâm beden ve ruh arasında bir birlik görür, oysa Hristiyanlığa göre beden ve ruh birbirinden bağımsız iki şeydir. Plato’nun dualizm felsefesinin etkisiyle Hristiyanlık inancı rasyonel, kontrol edilebilir bir akıl (ruh) anlayışını benimserken, bedenin ise kör tabiat kurallarına tabi olduğunu ve akıl tarafından kontrol edilemeyeceğini kabul eder.

Beden ve ruhun ayrı olduğuna ilişkin bu görüşü Kilise kendisine mal etmiş ve öncü Hristiyan din adamları bu görüşü hararetle savunmuştur. Onlar bedenin acı çekmesinin ve yıkılıp harap olmasının ruhu temizleyeceğine, ruhu aklayacağına inandılar. Eski Hristiyan azizleri, zorunlu olarak geçmek zorunda kaldıkları akarsular haricinde, ayaklarını suyla temas ettirmemelerinden dolayı iftihar ediyorlardı. Öyle ki Aziz Jerome, banyo yapmayı putperestçe bir hareket olarak tanımlamış ve vaftiz olan birisinin hayatı boyunca ikinci kez yıkanmasına gerek olmadığını onaylamıştı.

Beden temizliğine duyulan bu nefret, Ortaçağ boyunca devam etti ve din adamlarının dışında halka da yansıdı. On beşinci yüzyılda İspanya’nın Hristiyanlarca geri alınışı sırasında Kraliçe İzabella, Granada düşene kadar elbisesini üstünden çıkarmayacağına yemin etmişti. Kuşatma sekiz ayda sona erdiğinde sekiz aydır üzerinde olan elbiseyle Kraliçenin etrafa ne kadar koku yaydığını tahmin etmeye gerek yok.

Hristiyanlıktaki vaftiz, yani yeni doğan çocukların kutsal suyla yıkanması ve ondan sonra kiliseye kabul edilmesi, suyla ilgili iki din (Hristiyanlık ve İslâm) arasında bir başka farkı da ortaya koyar. İslâm’da bütün sular değerlidir ve Allah’tan bir lütuf olarak yeryüzüne indirilir. Kur’an’da pek çok yerde bu nedenle “Size tatlı su içiriyoruz.” (77:27) buyrulur.

Temiz olduğu sürece tüm sular, İslâm inancına göre arınma ve temizlik amacıyla kullanılabilir. Vaftizde kullanılan kutsal su ise farklı bir anlama sahiptir. O sadece bir su değildir, İsa adına kutsanmış kutsal bir sudur. Bu kutsama, suya özel bir nitelik kazandırır. Öncü Hristiyan babalarına ait kayıtlar, kutsal suyun kötü ruhları uzaklaştıracağı ve çeşitli hastalıkları tedavi edeceğini yazıyor. Bu inanca bağlı olan Hristiyanlar evlerinde yıl boyunca vaftiz edilmiş su bulundurmayı âdet edinmişlerdi. Tarla, bağ ve bahçelerinde de bu suyu kullanıyorlardı. Vaftiz edilmemiş suların ise onların nazarında herhangi bir kutsallığı yoktu. Buna karşın, İslâm tüm sulara değer atfeder:

“Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.” (22:5)

İslâm kültüründe suya o kadar önem verilmiştir ki, yüzyıllar boyunca şehirler suyun merkezi rolüne göre düzenlenmiştir. Bugün bile görülebilecek çeşmeler, sarnıçlar ve hamamlar Müslüman toplumunda suyun ne kadar değerli addedildiğine şahitlik eder.