TR EN

Dil Seçin

Ara

Ebû Leheb ve Tebbet Sûresi

Ebû Leheb ve Tebbet Sûresi

Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (sav) sıkıntı yaşatan ve İslam’a düşman kesilen pek çok kişi varken içlerinden sadece Ebu Leheb’in Kur’an’da zikredilmesi mânidardır.

 

KÜNYE, sözlükte “kullanılan ifade dışında farklı bir şey kastetme,1 maksadı üstü kapalı ve dolaylı anlatma, kinayeli söz söyleme”2 anlamına gelen kinaye ile aynı kökten gelen künye, “Ebu Abdullah, Ummu Zeyneb” örneklerindeki gibi oluşturulan terkiplere denir.

Arap geleneğinde yaş, mevki ve fazilet bakımından üstün olan kimselere künyeleriyle hitap etmek adaptan sayılırdı. Özellikle emirler bunun aksine davranılmasını ve kendilerine adlarıyla hitap edilmesini hakaret kabul ederlerdi.3

“Eb” (Baba), “umm” (Anne) kelimeleriyle birlikte “ibn” (oğul), “bint” (kız) ve “zû, zât” (sahip) kelimelerine izafe edilerek türetilmiş pek çok künye de zikredilmiştir. Bunlara “bir şeyin aslı, özü, sahibi, kaynağı, varlık sebebi ve en mâhiri” gibi anlamlar verilerek insan, hayvan, bitki, yer, tabiat olayları, hastalıklar ve çeşitli eşyalar için, pek çoğu da zamanla isimleşmiş pek çok künye türetilmiştir.

Bazı örnekleri şöyle sıralayabiliriz:

Ebu’Beşer: İnsanlığın babası / Hz. Âdem.

Ummu’I-Kurâ: Şehirlerin anası / Mekke.

Ebu’I-Bu’d: Uzaklıkların babası / Uçsuz bucaksız çöl.

Ummu’l Habâis, Ummu’I-Âsâm: Çirkinliklerin, günahların anası / içki vb.

Kur’an·ı Kerîm’de künyesi ile zikredilen tek insan, Hz. Peygamber’in amcası Abduluzza’dır; ki künyesi ise Ebu Leheb’tir.

Ebu Leheb’in künyesi Arapça’da “alev” manasına gelen “Leheb” kelimesinin “baba” anlamındaki “Eb” kelimesine izafesiyle oluşmuş ve “alevlerin babası” anlamına gelmektedir.

 

 

Asıl adı Abduluzza b. Abdul Muttalip olan Ebu Leheb’in künyesi ile zikredilmesinin nedeni olarak şunlar ifade edilmiştir:

a) Parlak kırmızı bir yüzünün olması. Bu takdirde künyesi “ateş suratlı” anlamına gelir.4

b) Asıl adı Abduluzza idi. Uzza ise bir puttur. Kulluk puta izafe edilemez, zira isminde şirk vardır.5

c) O cehennemliktir, varacağı yer cehennemdir, cehennem ise alevlidir. Dolayısıyla künyesi onun bu durumuna uygun olmuştur.6

Ebu Leheb’in ismi Kur’an-ı Kerîm’de sadece bir yerde zikredilmiştir.7 Kendisi hakkında nazil olan Tebbet Suresi’nin tamamı ondan bahseder. Surenin anlamı şöyledir:

“Ebu Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da. Ne malı fayda verdi ona ne kazandığı. O, alevli bir ateşe yaslanacaktır. Karısı da odun hamalı olarak; boynunda da hurma lifinden bir ip olacaktır.”8

Ebu Leheb’e beddua ve onun helakı haberi ile başlayan sure, ona ne malının ne de kazancının fayda vermeyeceğini; İslam düşmanlığında kendisine ortak olan karısının da kendisiyle beraber cehenneme gireceğini bildirmektedir.

Hz. Muhammed’e (sav) sıkıntı yaşatan ve İslam’a düşman kesilen pek çok kişi varken içlerinden sadece Ebu Leheb’in Kur’an’da zikredilmesi mânidardır.

Arabistan’da anarşi ve savaşların çokluğu sebebiyle, Araplarda akrabalık son derece önemli idi. İslam’ın ilk yıllarında bazısı Peygamber’e iman etmese bile, akrabaları ona bu gelenekten dolayı sahip çıkmışlardı. Diğer kabileler ise onların bu tutumlarını normal karşılıyor, geleneklere uygun buluyorlardı; onları kınamıyor ve ayıplamıyorlardı. İşte Cahiliye devrinde herkesin kabul ve saygıyla karşıladığı bu kuralı sadece bir kişi, Hz. Peygamber’in amcası Ebu Leheb çiğnemişti. Amcası olduğu halde, amca onlarda baba yerine sayılıyorken, Arabistan’ın tanınmış ahlak kuralını çiğneyerek9 ona karşı bütün kötülükleri yapmaya çalışmıştır.

Ebu Leheb, İslam ve Peygamber karşıtlığı için yaptığı bazı davranışlar şu şekildedir:

Hz. Peygamber (asm), Cenab-ı Allah’ın “önce akrabalarını uyar”10 emrine uyarak yakın akrabalarını evinde ağırlayıp onları İslam’a davet etti. Daha meramını tam olarak anlatamadan Ebu Leheb araya girerek Peygamber’i terslemiş ve “Kureyşliler diğer Arapların da yardımıyla başına çullanmadan önce ailenin seni durdurması daha kolaydır. Ben, senin kadar kendi ailesi, ev halkı ve sülalesi için afet ve bela getiren başka kimse görmedim” diyerek Peygamberin (asm) ilk toplantısını daha baştan bozmuştur.11

Bunun üzerine Peygamber (asm) ikinci bir toplantı daha düzenlemiş ve Ebu Talib’in desteğini almıştı. Ama Ebu Leheb orada da problem çıkartmış ve Ebu Talib’e şöyle demiştir: “Vallahi, bu çok berbat bir şeydir; başkaları ona dur demeden sen onu durdur.”

Hz. Peygamber (asm) kavmini açıkça uyarması emrini aldıktan sonra Safa dağına çıkmış ve Mekkelileri orada toplamıştı. Tüm aileleri tek tek sayarak onlara “Size, şu dağın ardında size saldırmayı bekleyen bir ordu var desem, bana inanır mısınız?” diye sormuş; onlar da “Tabiki inanırız, çünkü sen hiç yalan söylemedin” diyerek Ona olan güvenlerini beyan etmişlerdir. Ardından, onları İslam’a davet etmiştir. Yine Ebu Leheb ortaya atılmış ve şöyle demiştir: “Allah belanı versin, bizi bunun için mi buraya topladın.” Hatta bir hadiste eline taş alıp Peygamber’e atmak istediği de rivayet edilir.12 Bu olayın ardından ise Tebbet Suresi nazil olmuştur.13

Hz. Peygamber’in (asm) kızları Ümmü Gülsüm ve Rukayye peygamberlik öncesinde Ebu Leheb’in iki oğlu Utbe ve Uteybe ile evlenmişlerdi. Tebbet Suresi nazil olduktan sonra Ebu Leheb oğullarını çağırmış ve onlara Peygamber’in kızlarını zorla boşatmıştır.14

Ebu Leheb de, Ukbe b. Ebu Muayt ve Hakem b. As gibi Peygamber’in komşusu idi. Ebu Leheb de diğerleriyle beraber Hz. Peygamber’e eziyet ediyor, yemek pişirirken tenceresinin üstüne pislik atıyordu. Bu arada karısı Ümmü Cemil (Cümeyl) ise dışarı çıktığında ayaklarına batsın diye Peygamber’in evinin önüne dikenli çalılar koymayı huy edinmişti.15

Hatta bu kadın Hz. Peygamber’e taş atmaya bile kalkışmıştır:

“Hem nakl-i sahihle Ebu Bekr-i Sıddık’tan haber veriyorlar ki: Sûre-i Tebbet yedâ Ebi Lehebin16 nazil olduktan sonra, Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemil denilen ‘Hammalatel hatab’17 bir taş alıp Mescid-i Haram’a gelmiş. Ebu Bekir ile Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam orada oturuyorlarmış. Gözü Ebu Bekr-i Sıddık’ı görüyor, soruyor: ‘Yâ Ebâ Bekir! Senin arkadaşın nerede? Ben işitmişim ki beni hicvetmiş. Ben görsem, bu taşı ağzına vuracağım.’ Yanında iken Hazret-i Peygamber Aleyhissalatü Vesselamı görmemiş. Elbette, hıfz-ı İlahîde olan bir Sultan-ı Levlak’ı, böyle bir Cehennem oduncusu onun huzuruna girip göremez. Ağzına mı düşmüş?”18

Ebu Leheb, Ebu Talib’in vefatından sonra ailenin en büyüğü konumuna geldi. Ardından Peygamberimizi, “cemiyet dışı” (canı ve malı hususunda toplumun korumasından mahrum bırakılan insan) ilan etmiştir. Hz. Peygamber (asm) bu nedenle çok sıkıntı çekmiş ve bir yardım bulurum ümidiyle Taif’e gitmek zorunda kalmıştı.19

Ebu Leheb, Hz. Peygamberimizin oğlu Kasım’dan sonra Abdullah da vefat edince, acısını paylaşmak yerine, ölüm haberini diğer Kureyşli kabile reislerine ulaştırmak için koşmuş, onlara “Muhammed’in soyu tükendi.” diye güya müjde vermişti.20

Hz. Peygamber (asm), hac dönemlerinde ve panayırlarda dışarıdan gelen insanlara İslam’ı anlatmaya çalışırken Ebu Leheb de onun arkasından gidiyor ve halka, onun yeğeni olduğunu, atalarının dininden döndüğünü, yalancı olduğunu ve insanları bid’at ve sapıklığa götürmeye çalıştığını söylüyordu.21 Hatta bazı rivayetlerde Peygamber’e bu esnada taş attığı ve topuklarını kanlar içerisinde bıraktığı aktarılmıştır.22

Kureyş’in tüm kabilelerini Müslümanlara boykot uygulama kararı aldığında, Hz. Peygamber’in akrabaları olan Haşimoğulları ve Muttalipoğulları ona sahip çıkma kararı aldılar. Zorlu geçen bu üç yıl süresince akrabaları arasında kâfirlerden yana çıkan sadece Ebu Leheb idi. Bu dönemde onlara yardım etmek ya da acılarını paylaşmak için parmağını bile oynatmadı.

Davranışları ve İslam’a olan düşmanlığı nedeniyle Kur’an’da zikredilen Ebu Leheb’in, Tebbet Suresi’nde ifade edildiği gibi “elleri kurumuş” yani tüm çabaları boşa gitmiştir. İslam’ın yayılmasına mani olamaması, Bedir’de dostlarını, sevdiklerini ve akrabalarını kaybetmesi, mağlubiyet haberinden kısa bir süre sonra ölmesi, bulaşıcı hastalığı döneminde yalnızlığa terk edilmesi, acı içinde kıvranarak ölmesi, kokan cesedinin sopalarla itilerek bir çukura atılması, oğlu Utbe ve Muttalib ile kızı Dürre’nin İslam’ı kabul etmeleri bunu ispat etmektedir.23

Elleri kururken, çabaları boşa çıkarken ona ne sermayesi ne de kazancı, çocukları, sosyal statüsü ve Peygamber’e kurduğu tuzaklar fayda etmedi.24

Çünkü İslamiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez; gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar.25

 

KAYNAKLAR:

1. İbn Manzur, Ebu’I-Fazl Cemaluddin Muhammed b. Mukrim, Lisanu’I-Arab, Daru’I-Mearif, C, 5, S. 3944, Kahire.

2. Munavi, Muhammed Abdurrauf, et Tevkif ala Muhimmati’t-Tearif, Daru’I Fikri’I Muasır, 1410/1990, 1, S. 610, Beyrut.

3. Nebi Bozkurt, “Lakap”, DİA, TDVY, C. 16, S. 558, Ankara, 2003.

4. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. 1O, S. 48. Azim Dağıtım, İstanbul, 1992.

5. İbn Manzur, a.g.e., C, 10, S, 4083.

6. Hazin, Lubabi’t-Tevil fi Meani’t· Tenzil, C. 4, S. 317, Beyrut.

7. Tebbet, 11/1.

8. Tebbet, 11/1-5.

9. Mevdudi, Seyyid Ebu’l·A’la, Hz. Peygamberin Hayatı, C. 3, S. 167· 168.

10. Şuara 26/214.

11. Belazuri Ahmed b. Yahya b. Cabir b. Davud, Ensabu’I-Eşraf, C. 1, S. 118-119, Beyrut.

12. Belazuri, a.g.e., C. 1, S. 118-119.

13. Buhari, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Cami’u’s-Sahih, C. 3, S. 355. İstanbul, 1981.

14. Mevdudi, a.g.e., C. 3, S. 167-168.

15. Mevdudi, a.g.e., C. 3, S. 167-168.

16. Elleri kurusun Ebu Leheb’in. Tebbet, 11/1.

17. Odun hamalı. Tebbet, 11/4.

18. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, 19. Mektup, s. 161.

19. Hamidullah Muhammed, İslam Peygamberi, (Tercüme Salih Tuğ) C.1, S. 487, İrfan Yayıncılık, 1993 İstanbul.

20. Mevdudi, a.g.e., C. 3, S. 169.

21. İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdullah Cemaluddin b. Yusuf b. Ahmed b. Abdullah el-Ensari, Evzahu’I Mesalik ila Elfiyeti İbn Malik, Daru’I Cil, S. 270, Beyrut, 1979.

22. Mevdudi, a.g.e., C. 3, S. 170.

23. Mevdudi, a.g.e., C. 3, S. 172-173.

24. Elmalılı, C. 10, S. 49.

25. Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, s. 71.