TR EN

Dil Seçin

Ara

Esra'nın Soruları

Esra'nın Soruları

Öyle sorular soruyor ki Esra. Duysanız şaşarsınız. Üstelik kolay sorular da değil, çok zor sorular.

 

ÖYLE sorular soruyor ki Esra. Duysanız şaşarsınız. Üstelik kolay sorular da değil, çok zor sorular. Hiç kimsenin aklına gelmez. Cevabını da herkes bilemez. Yani belki bilir de, Esra’nın anlayacağı şekilde cevap veremez.

Her şeyi soruyor Esra. Herkese soruyor. Babama soruyor, anneme soruyor, teyzeme soruyor, amcama soruyor, halalarıma soruyor. En çok da Sedat dayıma soruyor. Dayım çok bilgili ya! Sorularıyla en çok onu meşgul ediyor.

Öyle çok kitap okuyor ki dayım. Görseniz...

Anneannem diyor ki:

— Gözlerine yazık oğul, âlim mi olacaksın ne?

Tabii ya! Âlim olacak dayım. Üniversitede okuyor zaten. Bitirince bilmiyorum işte avukat mı ne olacakmış. Anneannem söyleyemiyor ama... “Abugat” diyor. Öyle hoşuma gidiyor ki! “Abugat.” Hah ha.

— Dayı, sen abugat mı olacaksın diyorum ben de.

Gülüyor dayım.

— Hı-hı, diyor.

Çok kitap okuyor dayım. O yüzden bir gözlük aldı zaten. Şimdi gözlük takıyor dayım. Çok da yakıştı dayıma.

Esra, dayımı soru yağmuruna tutuyor.

Dayım,

— Kız, dur! Yavaş, kız! Beni imtihan mı ediyorsun sen? diyor. Sana cevap verebilmek için o kadar kitabı okuyorum.

Sonra da gülüyor. Esra’nın saçlarını okşuyor.

Esra, melekleri soruyor dayıma. Dört büyük kitabı soruyor. Peygamberleri soruyor. “Biz nereden geldik, dayı?” diyor. “Nereye gideceğiz?” diyor.

En çok da ölümü soruyor Esra. Dedem öldüğünde dayımı öyle bunalttı ki. Dayım terledi neredeyse. Aslında terlemedi de, dedi ki:

— Kız Esra, terlettin beni. Bunlar nasıl sorular böyle?

Esra sorup durdu peş peşe.

— Dedem nereye gitti? Niye gitti? Bize küstü de mi gitti? Geri gelecek mi?..

Böyle sorular işte.

Sonra bir gün durup dururken dayıma sordu:

— Sen dedemi seviyordun değil mi?

Dayım şaşırdı.

— Elbette, dedi.

— Öyleyse, dedi Esra, sen niye ölmüyorsun?

Dayım iyice şaşırdı. Hiçbir şey diyemedi önce. Sustu. Sonra da dedi ki:

— Sizleri de seviyorum, dedi. Hem her şey sırayla, canım. Herkes sırası gelince gidiyor. Benim de sıram gelince öleceğim. Babama kavuşacağım. O orada bizi bekliyor şimdi. Herkes ölünce bir araya toplanacağız. Sevdiklerimize kavuşacağız. Dirileceğiz yani. Buna şey denir dedi. Ba’sü ba’del mevt…

— Dayı, hani o “ba’sü bade!” vardı ya. Neydi o?

“Ba’sü ba’del mevt”miş. Evet. “Ba’sü ba’del mevt.” “Öldükten sonra diriltilmek” demekmiş.

Güldü Esra. Dedi ki:

— Olur mu dayı? Dedemi toprağa gömdük. Oradan kalkamaz ki! Çürür orada. Nasıl dirilsin?

Dayım elinden tuttu Esra’nın. Pencereye götürdü onu.

— Bak, dedi, parmağını uzatıp.

Dışarı baktılar. Ben de gittim. Dayım dedi ki:

— Şu elma ağacını görüyorsunuz ya! Sonbaharda o ağaç n’oluyor?

Atıldı Esra.

— Ondan kolay ne var, dedi, yapraklarını döküyor.

— Peki kışın n’oluyor? dedi dayım. Kupkuru oluyor değil mi? Bir bakıma ölüyor yani.

— Evet, dedik.

Dayım devam etti sözlerine:

— Ama ilkbahar gelince yeniden filizleniyor. Çiçek açıyor, yaprak çıkarıyor, meyve veriyor. Canlanıyor yani. Diriliyor. Alın size örnek. Ağaç ölüp diriliyorsa, dedeniz niye dirilmesin? Onu yapan Allah, öbürünü de yapar.

Esra’nın soruları bitmez ki!

Ben de soruyorum ama onun kadar değil. Sorsun tabii. Çok soru sorsun Esra. Çünkü güzel sorular soruyor. O sorunca dayım da güzel cevaplar veriyor. Ben de yeni şeyler öğreniyorum.

Hem soru sormak öğrenmenin anahtarıymış. Çok soru soranlar çok meraklı insanlarmış. Merak da bilginin öğretmeniymiş. Dayım öyle diyor.

— Dayı cennet nedir?

Dayım gülerek cevaplıyor:

— Cennet senin yüreğindir, diyor.

Bana dönüyor.

— Aynı zamanda senin yüreğin.

— Teşekkür ederim dayı, diyorum. Nihayet beni de hatırladın.

— Hiç unutmamıştım ki, güzelim, diyor. Sizi unutmak mümkün mü?

Esra araya giriyor hemen:

— Peki, cehennem nedir, dayı?

Bir kahkaha atıyor dayım:

— Cehennem de benim fakültedeki Roma Hukuku dersim.

Esra kaşlarını çatıp tuhaf tuhaf bakıyor. Dayım geri adım atıyor:

— Şaka şaka, diyor, hukuk iyidir. İnsanlara haklarını, sorumluluklarını bildirir. Adı Roma Hukuku da olsa...

Dudaklarını kıvırıyor Esra:

— Yaa! diyor.

Dayım, elini çenesine koyup bir süre düşünüyor.

— Cehennem mi demiştiniz, küçük hanım? Cehennem, çocukların hiç uğramayacağı bir yerdir. Bırak da onu kötülük yapan kocaman kişiler düşünsün. Onlar korksun cehennemden.

Esra yeni sorular sormaya devam ediyor.

Peş peşe kim bilir kaç soru soracak dayıma. Dayım da hiç bıkmadan güzel güzel cevaplar verecek. Ben de yeni şeyler öğreneceğim.