Peygamber Efendimiz (asm), ileri gelen sahabilerinden Ebu Ubeyde bin Cerrah'ı Bahreyn'e göndermişti. Bahreyn halkının vergisini toplayıp Medine'ye getirecekti.
Birgün Ebu Ubeyde Bahreyn'den döndü. Bunu haber alan Medineli Müslümanlar, o gün sabah namazında Mescid-i Nebevi'de toplandılar. Peygamber Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra kalkıp giderken Müslümanlar onun önünde durdular. Allah'ın Elçisi onların bu halini görünce gülümsedi:
“Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirdiğini duymuş olmalısınız.” buyurdu.
“Evet yâ Resulallah! Duyduk.” dediler.
O zaman Allah'ın Elçisi (asm) onlara şunu söyledi:
“Öyleyse gözünüz aydın; sizi memnun edecek şeyleri umabilirsiniz. Ben sizin fakir düşeceğinizden korkmuyorum. Ben dünyanın, sizden önceki milletlerin önüne nasıl serildiyse, bütün cazibesiyle sizin önünüze de serilmesinden; onlar daha fazla dünyalık kazanmak için birbiriyle nasıl yarıştılarsa, sizin de birbirinizle yarışmanızdan; ve dünya onları nasıl helak ettiyse, sizi de helak etmesinden korkuyorum.”
(Buhari, Cizye 1, Meğazi 12, Rikak 7; Müslim, Zühd 6; Tirmizi, Kıyamet 28)