TR EN

Dil Seçin

Ara

Ağustos 2020

post-title

Ağustos 2020, 524

PDF DOSYASI

Merhaba değerli dostlar, merhaba sevgili okuyucularımız,

Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılmasına çok sevindik. Emeği, duası olan herkesten Allah razı olsun.

86 yıldır nice dualar edildi, nice şiirler yazıldı, nice ağıtlar yakıldı.

Osman Yüksel Serdengeçti ile soruyorduk: “Hani minarelerinden göklere yükselen,/ Tâ maveradan gelen ezanlar?../ Hani o ilahi devir, ilahi nizamlar?../ Ayasofya ses vermiyor,/ Ayasofya bir hoş,/ Ayasofya bomboş!../ Hani nerede?/ Şu muhteşem minberde,/ Binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde,/ Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor?../ Ayasofya! Ayasofya!..Seni bu hale koyan kim?/ Hani nerede?/ Gönüllerden kubbelere,/ Kubbelerden gönüllere/ Gürül gürül akan Kur'an sesleri?../ Kur'an sesleri dindirilmiş,/ Müslümanlar sindirilmiş!../ Allah-Muhammed-Hülafa-i Raşidin’in/ İsimleri kubbelerden yerlere indirilmiş!..”

Abdurrahim Karakoç dertliydi, “Namaz kılmak yasak amma,/ Papa girer eyler dua.” Evet dertliydik. Derdimize derman geldi.

İlhan Berk’in ifadesiyle “Ayasofya, elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor”ken, müminler de ağlıyordu.

Ve Necip Fazıl Kısakürek, kısaltarak verdiğimiz şu sözleriyle inananların kalplerini ve ümitlerini diri tuttu:

“…Ayasofya'yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk'ün semâları tutuşturan lanetine hedef olmaktır.

“Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem! Fakat Ayasofya açılacak!..

“Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânâlar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek...

“Ayasofya açılacak!..

“Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeye yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı, mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak… Ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak…”

Evet hakkı rehber tutan, Peygamber Efendimizin övgüsünü alan o güzel insanların eliyle İslam âlemine galibiyet nişanı olarak hediye edilen Ayasofya Camii, 1934’ten bu yana Müslümanların bağrında açılan bir yara olmuştu. Onu müze yaptılar, hatta kubbesinin üstündeki İslâm sembolü ‘Hilâl’i bile, kocaman bir haçla değiştirmek istediler. Hevesleri yarıda kaldı. Ve şimdi 86 yıl sonra tekrar cami yapıldı ve İslâm âleminin dirilişinin de müjdesi oldu.

Her konuda olduğu gibi net tavrımız, Müslümanların sevincine ve hayrına vesile olan her şeyle sevinmek, üzüntüsüyle üzülmektir.

Ayasofya semboldür; Batı karşısında galibiyetin ya da mağlubiyetin sembolüdür. Bu, Batıdan gelen tepkilerden de bellidir. Yoksa bizim topraklarımızdaki bir binanın müze veya cami olması onları neden ilgilendirsin! Cumhuriyetin ilk yıllarında örtülü baskılarla müze yaptıranlar, şimdi de tekrar ibadete açılmasına engel olmaya çalıştılar. Sembolik anlamı olmasaydı her iki taraf da bu kadar önem verir miydi? Şükür ki, kendi bağımsız kararımızı verecek ve o kararı uygulayacak seviyeye gelmişiz. Evet sevindik. Bundan sonra da sevinçlerimiz daimi olsun inşaallah.

Ağustos sayımız hayırlara vesile olsun. Emeği ve katkısı olanlardan Allah razı olsun.

Gayret, çalışmak, sefer bizim; zafer Allah’ındır.

Selam ve dua ile…

 

— Suat Ünsal

Dergideki Yazılar