EBA üzerinden devam ettiğimiz uzaktan eğitim süreci, hem öğretmenler hem öğrenciler açısından farklı bir hayat tecrübesi demek. Haftalık programımız çerçevesinde evden çıkmadan bilgisayarımızın başına geçiyor ve sanal sınıflarda dijital ders materyalleri eşliğinde öğrencilerimizi görmeden derslerimizi yapıyoruz uzunca bir süredir. Bilgisayar teknolojisi ve internet bu şekilde de olsa eğitim öğretim hayatımızın devamlılığını sağlıyor.
Artıları ve eksileriyle yol aldığımız bu süreçte bir yandan da tutum ve davranışlarımızın, alışkanlıklarımızın yeniden formatlandığına şahit oluyoruz. Zaten insan çevresine etki eden ve onu şekillendiren bir varlık olduğu kadar, çevresinden etkilenen ve değişen şartlara uyum sağlama kabiliyeti ile kendisi de değişen dönüşen bir varlık değil mi?
Bizler gibi bilişim teknolojisi ile hayatının belli bir döneminde tanışmış olanlarla, teknoloji çağında doğmuş ve çok erken yaşlardan itibaren bilgisayar ve internet kullanmakta olan yeni neslin arasındaki farkın da bu süreçte daha belirgin hale geldiğini görüyoruz. Zamanlarının büyük bir bölümünü bilgisayar başında geçiren, hayatı kolaylaştıran ve hızlandıran teknoloji sayesinde, bir tuşa tıklamak suretiyle isteği hemen yerine gelen, aradığını bulan, sonuç alan genç kuşaklar için günlük rutinleri içinde bir terbiye süreci işliyor aslında. Sabırsız, dediği hemen olsun isteyen, olmayınca kabullenemeyen ve bazen aşırı tepki verebilen bir kişiliğin inşasına son derece elverişli bir ortam bu. Bunun pratiğe yansıması uzaktan eğitim derslerinde karşımıza çıkıyor sık sık. Eğitim bilişim ağında yaşanan teknik sorunlar nedeniyle ağa bağlanamama, dersin açılmasında yaşanan gecikmeler, derste iken sistem tarafından atılmalar ve yeniden bağlanma denemeleri vs… Tüm bunlar sabrı zorluyor, gençlerin canı sıkılıyor, ağızlarının tadı kalmıyor. “Böyle beklemek çok zor” diyor mesela bir öğrencim, ilgili ders sunumu açılırken ekranda dönüp duran ok işaretini kast ederek. Beklemek dediği bir iki dakikalık gecikme aslında. Ekranda her şeyin sürekli akıp gitmesine alışılınca gelinen nokta bu olsa gerek. Hayat boyu bize lazım olacak sabır azığı böyle sebeplerle bu kadar erken tüketilmemeli hâlbuki…
Bu gibi zamanlarda bazı şeyler hakkında bir iki söz söyleme vakti geldiğini anlıyorsunuz. İnsani etkileşimin güzelliği bu…
Bilgiye ulaşmayı hızlandıran, hayatı kolaylaştıran, dünyayı parmak uçlarınıza taşıyan bilişim teknolojilerinin yaygınlaşması ile gelecekte okullara ve öğretmenlere ihtiyaç duyulmayacağını iddia edenlerin, bilgisayar ve internetin dünyaya ve hayata dair temel insani soruları cevaplamada ve yeni neslin insani değerleri öğrenip içselleştirmesinde ne kadar yetersiz kalacağı konusunda düşünmeleri gerekiyor. Bilgisayar hafızasında olan bilgiyi kısa sürede size ulaştırabilir, sabır eşiğiniz gün geçtikçe düşer, teknik bir sıkıntı bir gecikme yaşandığında da sabrınızı zorlayabilir. Öğretmen ise bilgisi, görgüsü, değerleri ve hayat tecrübesi ile karşınızdadır. Ders anlatımında teorik kitabî bilgisine hayatın pratiği içinde biriktirdiği hatıraları da eşlik eder. Duruşuyla, tavrıyla, anlayışı ve sabrıyla bir insan modeli sunar size. Jest ve mimikleri, ses tonu, vurguları, göz teması, tebessümü… Hepsi eğitim sürecine dâhil olur.
İşte, bir iki dakikalık beklemenin bile sabırları zorladığı bir ortamda, gençleri önceki kuşakların yaşadıkları dönem şartları içinde bilgiye ulaşma, öğrenme ve insanlığa hayrı gözeterek eser ortaya koyma çabalarından bahsetmek için bir kapı aralanıyor. Bu yola uykusuzluğu, gerekirse uzun mesafeler kat etmeyi göze alarak, büyük bir emekle ve sabırla baş koyanların, mevcut şartlarda ciltler dolusu özgün ve nitelikli eserler ürettiklerine dikkat çekmek için bir fırsat bu. Bugün dünyanın bilgisi ayağına gelen, bilgisayarındaki farklı yazım fonksiyonları ile öğrenmesi ve üretmesi aslında çok kolaylaşan günümüz insanının, neden bu imkânları iyi yönde değerlendirmek yerine şikâyete ve tüketmeye odaklı bir hal ve tavır içinde olduğunu sorgulamaya da bir davet fırsatı aynı zamanda. Zaten insanı kendisi, yapıp etmeleri, uzak veya yakın çevresinde olan bitenler üzerinde düşünmeye sorgulamaya davet etmek eğitimin özü değil mi? Çünkü insanda bir farkındalık oluşursa ancak iyi yönde değişim ihtiyacı hissedilir ve daha anlamlı bir hayat sürme ideali için gayret kuşanılabilir.
Teknolojinin hayatı kuşatacağı, yapay zekânın insana ihtiyaç bırakmayacağı, zaten dünyada olup bitenlerin baş sorumlusunun insan denen canlı türü olduğu, küresel çapta yaşanan sorunların giderilmesi için insan nüfusunun azaltılması gerektiği gibi insanlık karşıtı söylem sahiplerine karşı, bizim insandan yana saf tutmamız ve insanlık adına direnmemiz gereken bir süreç yaşanıyor. Geleceğimiz adına da teknoloji ile iç içe büyüyen genç nesillerin bu anlamda desteklenmesi önemli. Teknoloji üzerinden yürütülen eğitim öğretim faaliyetleri insani etkileşimle birlikte yürütüldüğü takdirde bu zor zamanları daha az zararla atlatacağımızı umut ediyorum. Birbirimizden beslendiğimiz ve birbirimizi desteklediğimiz oranda sürecin olumsuz etkileri azalacaktır.
İnsanın anlaşıldığı, hürmet gördüğü, kıymetinin bilindiği, insani değerlerin ve insanlığın nesilden nesile yaşatıldığı bir dünya, herkesin ihtiyaç ve özlem duyduğu bir ideal. Uzaktan veya yakından, örgün veya yaygın, okulda veya hayatın içinde eğitim, bu idealin gerçekleşmesine katkıda bulunulacak çok önemli bir alan. Bu niyet üzere olup gayret gösterenlere ne mutlu.
Her zaman ve şart altında üzerine düşeni ve elinden geleni yapıp takdiri Allah’tan bekleyenlerin halis niyetleri ve emekleridir insani değerleri bugünlere taşıyan ve geleceğe taşınacağı ümidimizi diri tutan vesselam.