TR EN

Dil Seçin

Ara

Hollandalı Jansen’in Haşim’e Dönüşünün Hidayet Öyküsü

Umut ettiği yerlerden kendisini tatmin edecek bir cevap bulamayan Haşim, bir gün evinde Kur’an-ı Kerim’in mealini eline almış ve ne olduysa işte ondan sonra olmuş...

 

Hollanda seyahatim sırasında zaman zaman Rotterdam Schiedam İslâm Merkezi’ne gidiyordum. Yine bir ziyaretim sırasında, ihtida etmiş bir Müslüman kardeşimizle tanıştığım zaman çok mutlu oldum. Çünkü şimdiye kadar İslâmiyet’i seçmiş insanları başkalarından dinlemiş ya da okumuştum. Ancak şimdi, yeni Müslüman olmuş ve Haşim ismini almış bir kardeşimle karşılıklı sohbet etme imkânı yakalamıştım. Haşim, uzunca boylu, sarışın bir Hollandalı idi. İslâmiyet’le tanışması çok ilginçti. Aradığı soruların cevabını bizzat Kur’an’da bularak İslâm’ı seçmişti. Kendisinden dinlediğimde çok etkilendiğim öyküsünü onun iznini alarak yazmak istedim.

Haşim’in kız kardeşi bir Müslüman ile evlenmeye karar vermiş. Bu kararını abisine söylemiş. Kız kardeşinin Müslüman birisiyle evlenmesine şiddetle karşı çıkmış Haşim. Fakat kardeşi evlilik konusunda ısrar edince Haşim kardeşine demiş ki:

“Ben bu dini araştırıp yanlışlıklarını sana göstereceğim.”

Ve o niyetle Kur’an-ı Kerim’in bir mealini alıp okumaya başlamış. İlk üç sayfayı okumuş, fakat kafasında birçok sorular oluşmuş. Bu sorularını, bağlı olduğu kilisenin başrahibine sormuş, ondan cevap istemiş. Ancak rahip, sorularına cevap verememiş ve demiş ki:

“Haşim, neden bu soruları bana soruyorsun Rab’be sorsana.”

“O cevap vermiyor nasıl sorayım; telefon mu edeyim?” diye yakınmış Haşim.

Rahip demiş ki: “O’nun kitabı var ondan öğren, ona sor.”

Bu konuşmanın üzerinden bir zaman geçmiş. Haşim, sorularına bir cevap bulamamış ve kafası ise hâlâ çok karışıkmış. Bu geçen zaman içinde, kendi inandığı tanrı ile Müslümanların inandığı Allah arasında fark olduğunu da fark etmiş.

Ümit ettiği yerlerden kendisini tatmin edecek bir cevap bulamayan Haşim, bir gün evinde Kur’an-ı Kerim’in mealini eline almış, biraz üşüme ürperme hissettiği için üzerine bir battaniye almış. Elindeki Kur’an mealine sarılıp düşüncelere dalmış, ağlamış. Ardından şöyle bir dua doğmuş kalbinden:

“Ey Rab! Bu kitap gerçekten Senin kitabınsa ve Sen de Allah isen bana kendini tanıt!..” diyerek yalvarmış. Yüce Allah’a iltica etmiş. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın onun sesini duyacağına inanarak yakarmış. Derken vücudunu bir sıcaklık ve bir huzur kaplamış. Kur’an-ı Kerim’in mealini açmış ve karşısına çıkan ayetleri okumuş. Tam da kafasını, kalbini ezen, inciten sorulara cevap veriyormuş bu ayetler.

“Allah, Meryem oğlu Mesih’in kendisidir” diyenler kâfir oldular. Halbuki Mesih onlara, “Ey İsrailoğulları,” demişti. “Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa Allah ona Cenneti haram kılar; onun varacağı yer ateştir. Zalimlerin ise hiçbir yardımcısı olmaz.”

“Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler kâfir oldular. Oysa tek bir Tanrıdan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer bu söylediklerinden vazgeçmezlerse, onların kâfir olanlarına acı bir azap dokunacaktır.”

“Hâlâ Allah’a dönüp de bağışlanmalarını istemeyecekler mi? Oysa Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”

“Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmişti. Onun annesi ise dosdoğru ve iffetli bir hanımdı. İkisi de yiyip içerdi. Bir onlara ayetleri nasıl açıkladığımıza bak, bir de onların nasıl yüz çevirdiklerine!”

“De ki: Allah’ı bırakıp da size ne zararı ne de faydası dokunmayan şeylere mi kulluk ediyorsunuz? Oysa Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.”

“De ki: Ey Kitap Ehli! Dininizde haktan uzaklaşıp da aşırılığa kaçmayın. Daha önce sapmış, pek çoklarını saptırmış ve yolun doğrusundan ayrılmış bir topluluğun heveslerine uymayın.” (Mâide Suresi, 72-77)

Haşim, bu okuduğu ayetlerden sonra, yanlışlığın İslâmiyet’te değil, kendi inandığı ve düşündüklerinde olduğuna kanaat getirmiş. Ve hiç tereddüt etmeden İslâm dinini seçmiş. Ardından beş yıl Suriye’de Arapça öğrenmiş. Kendisi şu an Leaden Üniversitesinde doktor olarak görev yapıyor.