TR EN

Dil Seçin

Ara

Bağırmadan, Sinirlenmeden, Ceza Vermeden, Çocuklarımıza Nasıl Söz Geçirebiliriz?

“Pedagog-Yazar Ali Çankırılı ile son kitabı üzerine konuştuk:’ 

 

Kitabınızın adı bir ipucu veriyor, ama biz yine de sizden dinleyelim: Bu kitabın amacı nedir? Anne babalara ne vermeye çalışıyorsunuz?

Kitabımızın, hatta bütün kitaplarımızın, amacı anne baba eğitimidir. İnsanlar bir meslek öğrenmek için yıllarca tahsil yapıyor. Evin geçimini temin edecek bir zanaat öğrenmek için bir ustaya senelerce hizmet etmek, çıraklık ve kalfalık aşamalarından geçmek gerekiyor.

Ancak insanlar, anne baba olmak için hiçbir eğitim almıyorlar. Eşler çocuk sahibi olduktan sonra kendi anne babalarından gördükleri gibi çocuk eğitmeye çalışıyorlar. Böylece farkında olmadan anne babalarının yanlışlarını tekrar ediyorlar.

Çocuk sahibi olmak insana önemli ve ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için yeni evlenen çiftlerin, çocuk gelişimi, çocuk eğitimi ve çocuk psikolojisi konularında bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Bu da ancak çağın gereklerine cevap verecek bir eğitimle mümkündür. Bu eğitimin verileceği yerler, eğitim kurumlarının açtığı, konunun uzmanları tarafından ders verilen Anne Baba Okullarıdır.

Ülkemizde anne baba okulları henüz ihtiyaca cevap verecek sayıya ulaşmadığı için, bu eksikliği yazdığımız kitaplarla telafi etmeye çalışıyoruz.

 

Anne Baba Okullarında ders verdiğinizi biliyoruz. Kitaplarınızı, özellikle bu son kitabınızı yazarken anne baba okullarında yaşadığınız tecrübelerin payı ve katkısı nedir?

Kitaplarımı okuyanlar, teoriye fazla yer vermediğimi, vakıalar üzerinden, anekdotlarla konuya açıklık getirdiğimi, pratik öneriler sunduğumu bilir. Anne Baba Okullarında ve konferanslarımda anne babalarla bire bir görüşme ve onların çocuk eğitiminde yaşadıkları sıkıntıları dinleme fırsatı buluyorum. Bu sorunların arasından herkesin yaşadığı problemleri ve bunların çözümlerini kitabımda bir araya getirmiş oldum.

 

Anne babalarla birebir görüştüğünüzde ve onları dinlediğinizde ne gibi veriler elde ediyor; bunlara nasıl çözümler öneriyorsunuz?

Özellikle çocukluk dönemleri maddi sıkıntı ve baskı altında geçen anne babalar, “Ben sıkıntı ve baskı altında büyüdüm; çocuklarım sıkıntı çekmesin, serbest büyüsün” diyerek çocuklarının her isteğini yerine getirir; davranışlarına sınır koymazlar. Böyle yaptıklarında zannederler ki, çocuklar doyuma ulaşacak, mutlu olacaklar. Ancak, umduklarının tam aksiyle karşılaşırlar. Çocukların doyumsuz, şımarık, kendileri için yapılan fedakârlığın kıymetini bilmeyen, kural tanımayan, söz dinlemeyen, sorumsuz ve saygısız tipler olduklarını görünce şaşırırlar. “Hiçbir şeylerini eksik etmedim, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, baskı yapmadım, bir tokat bile atmadım, neden böyle oldu?” derler.

Biz de deriz ki: Çocuğun doğal ihtiyaçlarını ihmal etmek, baskı ve dayakla sindirmek ne kadar yanlışsa, her isteğini yerine getirmek, davranışlarına sınır koymamak, serbest bırakmak da o kadar yanlıştır. Birinci yaklaşıma “tefrit” ikincisine “ifrat” diyoruz. Doğru olan orta yoldur ki, buna “adalet” diyoruz. Anne baba olarak çocukların zaruri ihtiyaçlarını yerine getirmek, doğru davranışlarını onaylamak, hatalı davranışlarına sınır koymak, aile içi kurallara uymasını sağlamak adaletli davranmakla mümkündür.

Çocuk eğitiminde anne ve babanın uyumu, tavır birliği ve tutarlılığı da çok önemlidir. Babanın kızdığı ve sınır koyduğu bir davranışa anne affedici yaklaşır, “çocuğun üstüne fazla gidiyorsun, bırak yapsın” dediği zaman çocuk ikilemde kalır. Kimin haklı, kimin haksız, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenemez. Anne veya baba morali iyi olduğunda bir davranışa onay verir, ses çıkarmaz, aynı davranışa morali bozuk ve kızgın olduğunda onay vermez, yasaklarsa; çocuk yine ikilem yaşar.

Büyükanne ve büyükbabanın çocuk eğitimine müdahalesi, çocuğun her isteğini yerine getirerek şımartması, anne babanın çocuk üzerindeki etkisini zayıflatır. Çocuğa söz geçirmek ve davranışlarına sınır koymak zorlaşır.

 

Çocuklar neden anne babalarının sözünü dinlemez? Bilerek hatalı davrandıklarında, kural çiğnediklerinde ve saygısızlık yaptıklarında cezayı hak etmiş olmuyorlar mı?

Çocuk Eğitiminde sözlerimizden çok davranışlarımız etkilidir. Anne babalar her gün çocuğa o kadar çok şey söyler, nasihat eder, eleştirir ve gözdağı verir ki; bunların çocuk üzerinde bir etkisi yoktur. Çocuk dinler gibi yapar, ama davranışlarında bir değişme olmaz. Biz buna “sağır dinleme” diyoruz. Eğer çocuktan bir şey yapmasını veya yapmakta olduğu bir şeyi durdurmasını istiyorsak, bu konuda ciddi olduğumuzu göstermemiz gerekir.

İsterseniz kitaptan buna bir örnek verelim: Dört yaşındaki Cenk, yap-boz kutusundaki parçaları odanın her tarafına dağıtmıştı. Annesi: “Yap-bozlarla işin bitti mi?” diye sordu. Cenk, elindeki yarış arabasının pilini takmaya çalışıyordu; annesini duymazdan geldi. Anne, sesini yükselterek, sorusunu tekrarladı.

“Evet” dedi çocuk, arabadan gözünü ayırmadan.

“İşin bittiğine göre yap-bozları toplayıp kutusuna koyman gerekmiyor mu?”

Cenk, yine duymazdan geldi.

“Neden beni dinlemiyorsun; beni üzmek hoşuna mı gidiyor?”

“Hayır” dedi Cenk, elindeki kumandayla yarış arabasını çalıştırırken.

“Eğer beni gerçekten üzmek istemiyorsan, o arabayla oynamayı bırakır, yap-bozlarını toplar, kutusuna koyarsın.”

“Sen topla benim işim var.”

“Yaa, demek öyle küçük bey! Senin dağıttığın oyuncakları ben toplayacağım, öyle mi?”

Cenk yine duymazdan geldi, yarış arabasıyla oynamayı sürdürdü.

“Neden sözümü dinlemiyorsun? Ya şu dağınıklığı toplarsın ya da ben yapacağımı bilirim!”

Örnekte görüleceği gibi annenin hiçbir davranışta bulunmayıp söylenmeye devam etmesi bir işe yaramadı. Çocuk annenin söylenmelerinden şu sonucu çıkarır: “Ben konuştuğum, ama bir davranışta ve yaptırımda bulunmadığım sürece davranışını sürdürebilirsin.”

 

Annenin, sözünü dinletmek için ne yapması gerekir? Çoğu anne babanın yaklaşımını yansıtan, ceza yolunu mu seçmeli?

Sanki başka bir seçenek görünmüyor gibi, değil mi? Peki, annenin hışımla Cenk’in üzerine yürüdüğünü, “sen cezayı hak ettin” diyerek kulağından tuttuğu gibi odadan dışarı çıkardığını, sırtına da iki tokat indirdiğini varsayalım. Aldığı ceza Cenk’in aklını başına getirecek midir? “Bu bana ders olsun, bir daha annemin sözünü dinlemezlik yapmayayım” deyip söz dinleyen bir çocuk olacak mıdır? Anne Baba Okulunda bu soruyu sorduğumda “evet” diyen anne babaya pek rastlamadım. “Evet” demiyorlar, ama haklı olarak şu soruyu soruyorlar: “Sözümüzü dinletmenin başka bir yolu var mı?”

 

Cenk dayaktan kırılmadan, annesine sorunu çözecek başka bir yol söylesek?

Evet, onu şimdi söyleyeceğiz. Anne gerçekten ne kastettiğini şu sözlerle ifade etmeli: “Arabanla oynamaya başlamadan önce dağıttığın yap-boz parçalarını toplayıp kutusuna koyman gerekiyor!” Çocuğun söyleneni yapmayıp arabayla oynamaya devam etmesi halinde anne ikinci bir uyarıya gerek kalmadan yerinden kalkmalı, çocuğun elindeki kumandayı ve yerdeki arabayı almalı. “Ya hemen şimdi yap-bozlarını toplar kutusuna koyarsın, ya da bir gün-bir hafta süreyle yarış arabasıyla oynayamazsın. Seçimini yap, hangisini istiyorsun?” demelidir. Cenk yarış arabasıyla oynamayı yap-bozlardan daha çok sevdiği için, ondan ayrı kalmayı göze alamayacaktır. “Tamam, anne, kızma. Yap-bozları toplamaya başlıyorum” diyecektir.

Anne sözünü dinletmek için ne yaptı? Gerçekten ne istediğini kararlı tutumuyla gösterdi. Çocuğun davranışına sınır koydu; ama bunu yaparken çocuğa seçme şansı verdi. Söyleneni yapıp yapmama kararını çocuğa bıraktı. Çocuk, iki seçenekten hem kolay hem de faydasına olanı seçti. Bir süre yarış arabasından uzak kalmak yerine, annesinin sözünü tutup yap-bozları topladı. Böylece Cenk dayaktan kırılmaktan da kurtulmuş oldu...

 

Kitabınızda sınırların çocuk eğitimindeki faydalarından bahsediyor, örnekler veriyorsunuz. Davranışlarına sınır konan çocuklar duygusal olarak incinmez mi? Sınır koymakla baskı yapmış, haklarını kısıtlamış olmuyor muyuz?

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, araştırmalar, davranışlarına sınır konmayan, her isteği yerine getirilen çocukların beklenenin aksine doyumsuz, şımarık, kural tanımaz, saygısız bir kişilik kazandığını gösteriyor. İyi niyet her zaman iyi sonuç vermez. Niyetinizin iyi sonuç vermesi için mantıklı ve bilimsel verilere uygun olmalıdır.

Çocuk beş yaşına kadar benmerkezci bir kişiliğe sahiptir. Kendisini dünyanın merkezinde görür. Her şey ve herkes ona hizmet etmek ve isteklerini karşılamak için vardır. Haz duygusu baskındır. Bu yüzden isteklerinin ertelenmesinden hoşlanmaz. Almayı bilir; ama vermeyi ve paylaşmayı bilmez. Çocuğun benmerkezcilikten kurtulup sosyalleşmesi, doğruyu yanlıştan ayırması, paylaşmayı, işbirliği yapmayı, uyumlu ve geçimli olmayı öğrenmesi için bir rehbere ihtiyacı vardır.

Arabanızla büyük ve kalabalık bir şehrin sokaklarında seyahat ettiğinizi, daha önce hiç gitmediğiniz bir adresi bulmaya çalıştığınızı, ancak kavşaklarda ve dönemeçlerde hiç levha bulunmadığını düşünün. Aradığınız adresi bulmak için kim bilir kaç kez yanlış yola girer, kaç kez kaza atlatırsınız.

Doğru ve kabul edilebilir davranışları öğrenmeye çalışan çocuklar için de durum aynıdır. Koyduğunuz sınırlar yol gösteren levhalar gibidir. Sınırlar, sanıldığı gibi, çocukların haklarını kısıtlamak, onlara baskı uygulamak değildir. Sınırlar, çocuklara korundukları, güvende oldukları ve değer verildikleri duygusu kazandırır. Aile içi kurallara uymalarını, işbirliği yapmalarını, çevreye saygı duymalarını sağlar. Sorumluluk kazandırır.

Sınırlar, onaylanan davranışları tanımlayan, çocuğa hatalı davranışlarını düzeltme fırsatı veren, eğitici ve öğretici bir etkiye sahiptir.

Sınırlar basit, anlaşılır, uygulanabilir ve tutarlı olmalıdır. Anne babalar, sınır koyarken ceza duygusu uyandıracak şekilde sinirli ve gergin olmamalı; sesinde sevgi ve şefkat olmalıdır.

 

Yeni kitabınız tekrar hayırlı olsun. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.