“…O vakit hayvanâtın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenâb-ı Hakk’ın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun.” (Bediüzzaman, Sözler)
İnsanın nazlı bir kul olması çok yönlüdür. Sadece beslenmemize dikkatle baksak ne kadar nazlı olduğumuz açıkça görülür. Bizim hizmetimize verilen bir kısım hayvanlar ağızlarını yerlere sürterek rızıklarını temin ederken, insana el ile tutma, yemeğini pişirme gibi nice ihsanlarda bulunulmuştur.
Öte yandan, insan “sair sekenelerde tasarruf” yetkisine sahiptir. Yani hizmetine verilen hayvanları dilediğinde kesip yiyebilmekte, onların “tesbihatlarına müdahale” edebilmektedir. Bu da nazlı bir varlık olmanın ayrı bir yönüdür.
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Günümüzün en lüks seyahat vasıtası olan uçakta bile insan, tam sessiz bir yolculuk yapamıyor. Motorun gürültüsü, insanı az da olsa rahatsız edebiliyor. Dünyamız ise hem kendi, hem de Güneş etrafında süratle döndüğü halde, konforlu yaratıldığı için bu hareketin hiç farkında olmuyoruz. Allah Kelamı’nda, dünyanın insan için bir beşik olduğu haber veriliyor. Sanki bu beşikte istirahat eden nazlı yavrunun rahatsız olmaması için, beşik çok dikkatle ve sessizce hareket ettiriliyor.
Nefesimiz kanımızı temizlerken de hiçbir şey duymuyoruz. Bu temizlik de o nazlı misafire uygun olarak yapılıyor.
Hücrelerimizin değişmesinden de hiç haberimiz olmuyor. Hâlbuki bir bina yıkılıp yerine yenisi inşa edildiğinde ne kadar zorluklar ve çevre için ne kadar sıkıntılar ortaya çıktığını yakinen biliyoruz.
Bu kadar nazlı bir hayat süren insanın, bütün bu nimetlere karşı Rabbine iman ve itaat etmesi, sebeplere gönül bağlamaması, onlara yalvarırcasına zillet göstermemesi gerekir.
…
Ve insan, “mükerrem ve muhterem bir misafir”dir.
Mükerrem, “ikrama mazhar olmuş kimse” demektir.
İnsana yapılan bu İlâhî ikram, “Andolsun biz Âdemoğullarını üstün kıldık; şan, şeref ve nimetler verdik (kerremnâ)” (İsrâ Sûresi, 70) ve “Muhakkak, biz insanı ahsen-i takvimde (en güzel bir biçimde) yarattık” (Tin Sûresi, 4) gibi birçok ayet-i kerîmede haber verilmiştir.
Muhterem ise, “hürmet edilen, hürmete lâyık” manasınadır. Meleklerin Hazret-i Âdem’e secde etmeleri bu hürmetin en güzel ifadesi olduğu gibi, arzın (dünyanın) halifesi olan insana bütün hayvanların ve bitkilerin hizmetkâr olmaları da bu hürmetin bir başka göstergesidir.