TR EN

Dil Seçin

Ara

Aile: İyi İlişkilerin Kaynağı - İnsani Hasletlerin Ocağı

Aile: İyi İlişkilerin Kaynağı - İnsani Hasletlerin Ocağı

Değişim önüne geçilmeyen bir şey. Hele ki teknolojinin yön ve hız verdiği hayatın akışı içinde engellenmesi veya durdurulması söz konusu bile değil. Şartlar sürekli değişiyor, günümüz insanları ve toplumları da değişime ayak uydurmaya, “yeni”ye uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu süreçler kolay olmuyor. Çünkü alışkanlıkların değişmesi, yeni düşünce ve davranış kalıplarının içselleştirilmesi başlı başına mücadele gerektiren süreçler. Zaman istiyor, sabır istiyor. İnsanın hem kendine hem başkalarına daha anlayışlı yaklaşmasını gerektiriyor. Aksi takdirde gerilimler, çatışmalar ve kavgalar kaçınılmaz hale geliyor. Bugün insan teklerinde veya toplumsal planda şahit olduğumuz siyasi, ekonomik, sosyal sorunlar da bir anlamda hızlı değişime uyum süreçlerinde yaşanan zorlukların birer tezahürü olarak görülebilir.

Değişim önüne geçilmeyen bir şey. Hele ki teknolojinin yön ve hız verdiği hayatın akışı içinde engellenmesi veya durdurulması söz konusu bile değil. Şartlar sürekli değişiyor, günümüz insanları ve toplumları da değişime ayak uydurmaya, “yeni”ye uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu süreçler kolay olmuyor. Çünkü alışkanlıkların değişmesi, yeni düşünce ve davranış kalıplarının içselleştirilmesi başlı başına mücadele gerektiren süreçler. Zaman istiyor, sabır istiyor. İnsanın hem kendine hem başkalarına daha anlayışlı yaklaşmasını gerektiriyor. Aksi takdirde gerilimler, çatışmalar ve kavgalar kaçınılmaz hale geliyor. Bugün insan teklerinde veya toplumsal planda şahit olduğumuz siyasi, ekonomik, sosyal sorunlar da bir anlamda hızlı değişime uyum süreçlerinde yaşanan zorlukların birer tezahürü olarak görülebilir.

Bu süreçleri kolay kılmanın bir yolu insanı insan eden hasletlere daha sıkı sarılmak olsa gerek. Bizi kendimize ve başkalarına zulmetmekten alıkoyacak değerlere… Sevgi, saygı, merhamet, anlayış, nezaket, diğerkâmlık, hoşgörü, sabır, tevekkül, rıza gibi. Kısaca hayata iman nazarıyla bakmak ve yaşanan her şeyi bir hikmet dâhilinde olduğunu düşünerek karşılamak… Sorumluluk bilinci ve akıl-kalp dengesini gözetmek de değişim rüzgarları karşısında savrulmayı engelleyecek, bizleri belirsizliğin ve güvensizliğin girdaplarına çekilmekten koruyacaktır. 

İnsani hasletler bir anlamda kadın veya erkek, yaşlı veya genç, insanı “güzelleştiren” meziyetler… Bunların yanı sıra sevmek, sevilmek, huzurlu olmak, kendisinin ve çevresindeki insanların sağlıklı ve mutlu olduğunu bilmek, içten gelen mutlulukla gülmek gibi şeylerin de insanı güzelleştirdiği biliniyor. İnsanın hayat mücadelesinde yalnız olmadığını bilmesi de ayrı bir güç ve moral kaynağı. Aile, akrabalar, arkadaşlar gibi küçük topluluklardan başlayarak içinde yaşadığımız toplum ve hatta insanlık ailesi ile ne kadar ortak değerde buluşuluyorsa ve ortak insani hassasiyetler paylaşılıyorsa o kadar güçlü bir insanlık tecrübesi yaşanıyor demektir. 

Kısacası huzur ve barış ikliminin anahtarı insani değerlerde buluşmaktır. Toplumların maddi alanda refah seviyesinin geliştirilmesi kadar toplumu ayakta tutan değerler manzumesinin korunması ve manevi dinamiklerin canlı tutulması bu nedenle önemli.

O çok özlenen ve çeşitli vesilelerle dile getirilen “Dünya barışı”, gerçekleştirilmesi topyekûn bir niyet ve kararlılık gerektiren büyük bir ideal. Ancak huzurun tesisinde en gerçekçi hareket noktası, en yakın ilişkilerden başlamak ve elimizin erdiği gücümüzün yettiği alanı öncelemek değil midir? 

75 yıl boyunca 724 erkeğin hayatının yıldan yıla izlenmesi şeklinde yapılan “Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışması”nın sonuçları insan ilişkilerinin niteliğinin, bireylerin hayat kalitesine nasıl yansıdığını göstermesi açısından dikkat çekici. 

Araştırmanın dördüncü yöneticisi olan Robert Waldinger, 1938’den itibaren Harvard College’dan bir grup ile Boston’un en yoksul kesimlerinden seçilen ikinci bir grup erkeğin hayat hikâyelerinin nereye evirileceğini bilmeden takip edildiği bilgisini veriyor bir konuşmasında. İşleri, ev yaşantıları, sağlık durumları vs.. Bu denekler genç yetişkinler olarak yola çıktıklarında, iyi bir hayata sahip olmak için yüksek başarı, şöhret ve zenginliği kovalamaları gerektiğini düşünüyorlardı. Ancak geçen yıllar “en başarılı olan insanların aile, arkadaşlar ve toplumla ilişkilere eğilenler” olduğunu gösterdi. 

Araştırmada ilişkilere dair çıkarılan dersler şu şekilde özetlenebilir: 

Sosyal ilişkiler gerçekten yararlıdır, yalnızlık öldürür. Aileye, arkadaşlara, topluma daha sosyal bir şekilde bağlı olan insanlar daha sağlıklı, mutludur ve çevresi sınırlı olan insanlardan daha uzun yaşamaktadırlar. Sosyal ilişkilerde arkadaş sayısının çok olması değil, mahiyeti önemlidir. Karşılıklı memnuniyet ruh sağlığı kadar beden sağlığı için de koruyucudur. Özellikle sosyal ilişkilerde güven duygusu, ihtiyaç duyulduğunda birbirine güvenebileceğini hissetmek, hafızayı güçlü kılan bir etkendir. Kısaca “sağlıklı ve mutlu bir hayat iyi ilişkilerle inşa edilir.”

75 yıllık araştırmadan alınan en net mesaj ise, “İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve sağlıklı tutar. Bu kadar.” 

Son zamanlarda gündemden düşmeyen şiddet haberlerine ve çözüm arayışlarına bir pencere açılabilir buradan. Çünkü insan tekleri için ilk sosyalleşme alanı olan aile, yakın ilişkilerin tecrübe edilerek öğrenildiği ve değerlerin geleceğe taşındığı bir işleve sahip. İnsani hasletler burada ne kadar hayat bulursa yeni nesillerin bunları içselleştirmesi o kadar mümkün hale gelir. Özellikle sevgi saygı ve güven gibi temel duyguların aile çatısı altında ekilen tohumları, aile bireylerinden başlayarak topluma yayılan bir iyileşme sağlayacaktır. Ailenin iyi ilişkilerin kaynağı ve insani hasletlerin ocağı olma imkânı değerlendirilmelidir. Bunun için yine yeniden düşünmek, mevcut anlayışları ve işleyişleri sorgulamak gerek. 

Eskimeyen medeniyet kaynaklarımızdan ve tarihi tecrübemizden hareketle aile kurumunun kadın-erkek-çocuk için anlam ve önemine dair yeni bir bilinç ve zihin yapılanması iyi bir başlangıç noktası olacaktır vesselam.