TR EN

Dil Seçin

Ara

Patron Ben Olsam…

Patron Ben Olsam…

Benim diye iddia ettiğim hiçbir şey benim değil. Az önce ağlarken fark ettim. Dur diyorum durmuyordu gözlerim...

Benim diye iddia ettiğim hiçbir şey benim değil.

Az önce ağlarken fark ettim. Dur diyorum durmuyordu gözlerim.

Mesela saçlarım da benim değil, “artık dökülme” desem dinlemiyor beni, başına buyruk. Sağanak yağmur ile yarış halinde gibiler.

Böbreklerime söz geçiremiyorum mesela. “Bugün çalışmanızı istemiyorum bugün de böyle olsun kafadan size tatil” diyemiyorum. Oysa böbrekler-im diyorum onlara böbrekler-in değil. Patron ben olsam birazcık nazım geçerdi, ama geçmiyor.

Beynime, kalbime söz geçiremiyorum mesela. Unut diyorum işine bak diyorlar, asi ergen gibiler. Hep burnunun dikine dikine…

Oysa hepsi benim, tabi bana sorsan.

Benim bedenim benim kararım falan işte sorsan, bir de onlara sormak lazım bunu. Bıyık altı dalga geçerler eminim.

Bir gün bedenim “eyvallah bana müsaade” çekecek. “Ben gidiyorum” buralardan diyecek.

“Beş dakika bekle duş alayım öyle gidersin” desem dinlemez, “sıcak ekmek aldım tereyağının erimesini bari bekle” desem beklemez, ya hu sadece yarım dakika da olsa müsaade et sevdiğim birini arayacağım desem etmez...

Ama sorsan benim bedenim işte. Patron benim bana sorsan.

Bazen yeniden yeniden üstün güçleri olan bir ulu varlık değil, insan olduğumu hatırlamaya ihtiyacım oluyor...

Kendi bedenim üzerinde bile inisiyatifim yokken her şeyi mükemmel yapmaya çalışmak ve kontrolüm altında olmasını beklemek yoruyor beni.

Eskiden sadece kendimi değil çevremdeki herkesi kontrol etmeye çalışıyordum. Bu o kadar yorucuydu ki.

Daha bedenime patronluk yapamıyorken dünyayı değiştireceğim hayali sadece bir ütopya sanırım.

Değişmeyecek ve ben bu dünyadan bir avuç iyi niyet ile göçüp gideceğim.